
Haydi Kardeşinin Elinden Tut Beraberce Cennete Girin
Mehmet Bina
Peygamber efendimiz (sav), bir gün gülümsedi. Bunu gören Hazret-i Ömer (ra) sebebini sordu.
Resulullah efendimiz buyurdu ki:
Ümmetimden iki kişi, ahirette hesaplaşırlar. Birisi "Ya Rabbi, bu adamdan hakkımı al" der.
Allahü teâlâ, ötekine, "Bu adamın hakkını ver" buyurur. Adam, "Ya Rabbi, bir iyiliğim, sevabım kalmadı ki nasıl vereyim" der. Allahü teâlâ hak sahibine, "Bu adamın sevabı, iyiliği kalmadı. Ne yapacaksın" buyurur.
Adam, "Öyle ise günahlarımı alsın" der.
Bu arada Peygamber efendimiz ağlayarak "O gün öyle dehşetli bir gündür ki, o gün başkalarının günahlarını yüklenmek şöyle dursun insan kendi günahının yükünü çekemez" buyurdu.
Allahü teâlâ, hak sahibine, "Başını kaldır da, Cennetin şu muhteşem köşklerine bak" der.
Hak sahibi baktıktan sonra, "Evet görüyorum. Bu muhteşem köşkler, hangi peygamberin veya hangi şehidindir" der.
Allahü teâlâ, "İşte o gördüğün göz kamaştırıcı köşkler, bedellerini ödeyenler içindir" buyurur. Adam, "Ya Rabbi bunların bedellerini kim ödeyebilir ki?" der.
Allahü teâlâ, "Sen ödeyebilirsin: buyurur. Adam, "Nasıl ödeyebilirim, neyim var ki?" der.
Allahü teâlâ, "Hakkını bu kardeşine bağışlamakla, helal etmekle bu köşke sahip olursun" buyurur. Adam hemen, "Bağışladım, helal ettim ya Rabbi" der. Allahü teâlâ, "Haydi kardeşinin elinden tutup Cennete girin" buyurur. Peygamber efendimiz (sav) devam ederek buyurdu ki:
"Allah’tan korkun ve aralarınızı düzeltmeye çalışın! Çünkü Allahü teâlâ, kıyamet gününde sizin aralarınızı düzeltir. (Haraiti)
Ebû Hüreyre (ra), Resûlullah (sav)'in şöyle buyurduğunu işittim demiştir:
"Müslümanın din kardeşine üç günden fazla küs durması helâl olmaz. Kim müslüman kardeşini üç günden fazla terkeder ve o hal üzere ölürse cehenneme girer."
(Ebû Dâvûd, Edeb 47)
Sahâbî Ebû Hırâş Hadred İbni Ebû Hadred el-Eslemî (es-Sülemî de denir), (ra), Resûlullah (sav)'i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:
"Kim, din kardeşini bir yıl terkedip küs durursa, onun kanını dökmüş gibi günaha girer." (Ebû Dâvûd, Edeb 47)
Ebû Hüreyre (ra)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
"Bir mü'minin, din kardeşini üç günden fazla terkedip küs durması helâl değildir. Üç gün geçmişse, onunla karşılaşıp selâm versin. Eğer selâmını alırsa, her ikisi de sevapta ortak olurlar. Yok eğer selâmını almazsa, almayan günaha girmiş olur. Selâm veren ise küs durmaktan çıkmış olur."
(Ebû Dâvûd, Edeb 47)
Ebû Dâvûd'un Sünen'inde rivayet etmiş olduğu bu üç hadîs-i şerîf, üç günü aşkın küs durma olaylarında ne gibi sonuçlar doğacağına dikkat çekmektedir.
Allah rızâsı gibi yüce ve ciddî bir sebebe dayalı olan dargınlıkların herhangi bir vebâli olmadığı bilinmektedir.
- Birinci hadiste, böyle bir sebebe bağlı olmaksızın müslüman kardeşiyle küs duran ve bu tutumunda ısrar ederek küs olduğu halde ölen kimsenin cehenneme girmeye müstehak olduğu açık bir şekilde ifâde edilmektedir. Tabiatıyla Allah Teâlâ o kulunu dilerse affeder, dilerse bağışlamayıp cehenneme koyar. Ancak işlemiş olduğu hata, kendisini cehennemle burun buruna getiren bir büyük kusurdur.
Hadis, müslüman kardeşini üç günden fazla terkeden, onunla konuşmayan ve o halde ölenlerin âhiretteki durumlarını haber vermek suretiyle, işin basit bir ilişki kesmek anlamında olmadığını, insanı âhirette de müşkil durumda bırakabileceğini haber vermektedir.
- İkinci hadis, "üç günden fazla" ifadesine "bir yıl" kaydını getirerek, bu kadar bir süre müslüman kardeşiyle küs duran insanın, o müslümanın kanını dökmüş gibi büyük bir cezayı hakettiğini bildirmektedir. İnsanın kanını akıtmak onu öldürmek demektir. Adam öldürmek ise, şirkten sonra en büyük günahtır, cezayı gerektirir. Bir sene süreyle bir müslümanı terkedip onunla küs durmak da adam öldürmek gibi cezayı gerektiren bir büyük hatadır. Buradaki benzetmeden dolayı, bir yıldan fazla küs duran kimsenin kısas edileceği anlamı çıkarılamaz. Bu, küs durmaktan men etme konusunda gösterilen hassasiyet ve ciddiyeti gösterir. Benzetmelerde, bazı yönlerden eşitlik yeterli olmaktadır. Her yönden birbirine denk olması aranmaz, Bu sebeple hadisimizdeki bir yıl süreyle küs durmanın bir müslümanın kanını akıtmaya benzetilmiş olması cezayı haketmek bakımından olup çarptırılacakları cezada denklik açısından değildir. Öte yandan benzetmelerin mübâlağa mânası taşıdığı da unutulmamalıdır.
Hadîs-i şerîfteki "bir yıl" kaydı, büyük bir ihtimalle bir sene içinde insanın mizaç ve duygularını etkileme gücüne sahip dört ayrı mevsimin bulunmuş olmasından dolayıdır. Dört ayrı mevsimi geçirmesine rağmen duygu ve tavırlarında bir değişiklik olmayan adamın, o hal üzere devam edeceği var sayılır. Onun için de artık küs olduğu müslümanı, öldürmüşcesine kendisi açısından yokluğa mahkum etmiş gibi olur. Bu da onun kanını akıtmak gibi bir suç sayılır.
- Üçüncü hadis, üç gün küs duran iki müslümandan biri karşılaştıklarında selâm verir öteki de alırsa, hem küslüğü ortadan kaldırma hem de selâm sevabını paylaşacaklarını bildirmektedir. Selâmı almayan taraf, barışma ve selâm alma görevlerini terketmiş olacağı için günaha girecektir. Sonuç ne olursa olsun, selâm veren kimse, dargınlığa son vermek istediğini açıkca ortaya koyduğu için, mü'min kardeşiyle küs durma vebâlinden yakasını kurtarmış olur. Çünkü barışmak için tam teşebbüste bulunmuştur. Sorumluluk tamamen, selâmı almayan ve barışmaya yanaşmayanın üzerinde kalır.
Böyle iki kat vebâlin altına girmemek için insan, inad etmenin kendisine kazandıracağı hiç bir şey olmadığını hatırlayarak, bâri verilen selâmı almak suretiyle barışma ve selamlaşma sevabına ortak olmalıdır. Hadisin gösterdiği yol ve yaptığı teşvik budur.
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Müslümanın müslümanla üç günden fazla küs ve dargın durması câiz değildir.
2. Üç günden fazla küs duran o hal üzere ölecek olursa, cehenneme girmeyi gerektiren bir büyük suç işlemiş sayılır.
3. Bir yıl süre ile küs duran kişi, din kardeşinin kanını akıtmış gibi büyük bir günah işlemiş kabul edilir.
4. Üç günlük cevâz süresinden sonra selâmı veren ile alan barışma ve selâm sevabında ortak olurlar. Selâmı almayan bütün sorumluluğu yüklenir. Selâm veren ise, küs durma vebâlinden kurtulur.
5. Dinimiz, müslümanların barışık olduklarında da dargınlıklarında da birbirleriyle kardeş olduklarını unutmamalarını ön görmekte, tavsiye etmektedir.