
HASBUNALLAH VE Nİ'ME'L-VEKÎL
Mehmet Bina
İbrahim aleyhisselam ateşe atıldığı zaman, Cenab-ı Hak Cebrail aleyhisselamı gönderdi. (Kulum İbrahim’in bir ihtiyacı var mı, bir öğren!) buyurdu. Cebrail aleyhisselam İbrahim aleyhisselam ateşe atılırken, havadayken ona dedi ki:
− Ya İbrahim, bir ihtiyacın var mı?
− Elbette var.
− Ne istiyorsun?
− Rabbimin sevgisini istiyorum.
− Ya İbrahim, bak ateşe gidiyorsun, derdine çare iste!
− Ateşi yakan O, beni gönderen O, beni yaşatan O. Yakmak isterse yakar, yakmak istemezse yakmaz. Bana Rabbim yeter. O beni görüyor, derdimi biliyor. Senden bir isteğim yok.
Allahü teâlâ, (Kulumu nasıl buldun?) diye sorunca, Cebrail aleyhisselam, (Ya Rabbi bu Halil’inin, bu dostunun gözü, senden başkasını görmüyor. İşte dost böyle olur) dedi. Cenab-ı Hak, (Şimdi sen, orayı serin, güllük gülistanlık yap, oradan soğuk pınarlar akıt) buyurdu. Cebrail aleyhisselam emredildiği gibi yaptı. İbrahim aleyhisselam indi, (Ben nereye geldim, ateş yok) dedi. O kadar büyük ateş ki, herkes kül olur diye bekliyordu. Yani ateş sönecek de küllerini bulacaklardı. Ateş bitti. İbrahim aleyhisselamı gül bahçesi içinde görünce şaşırdılar, bununla başa çıkılmaz dediler.
İbrahim aleyhisselam ateşe atılırken, ("Hasbunallah ve ni'me'l-vekîl" Allah cc bana yeter, O ne güzel vekildir). Demişti. Her işinde, onun gibi sadece Allahü teâlâya güvenen, dünyada ve ahirette huzura, saadete kavuşur.
Kardeşlerim biliyorum bu yazı okuyan herkesin bir derdi var o zaman buyrun “ "Hasbunallah ve ni'me'l-vekîl" Allah bana yeter, O ne güzel vekildir) her sıkıntı ve derde düştüğünüzde Allaha sığının Hz İbrahim’i ateşten kurtaran Rabbim sizinde derdinize çare verecektir İnşallah.
ALLAH'IN GİZLİ ADALETİ
Hz. Musa Tur dağına çıkıp Rabbine münacatta bulunurdu.
Bir münacatında:
- Ey Rabbim! Bana, kullarına uyguladığın adaletini göster, diye dua etti. Allahu Teala:
- Ey Musa! Sen atılgan, cesur ve aceleci birisin; sabretmeye gücün yetmez“ dedi. Musa (Aleyhisselâm):
- Senin özel yardımınla sabredebilirim, dedi. Allah (Celle Celâluhû):
- O zaman filan yerdeki çeşmenin yanına git, çeşmenin hizasında, orayı görebilecek bir yere gizlen; kudretime ve gaybî ilmimde sırlarıma bak! buyurdu.
Musa (Aleyhisselâm) çeşmenin yakınlarındaki bir tepeciğe çıktı ve kendini gizleyerek çeşmede olacakları gözetlemeye başladı.
Biraz sonra çeşmeye bir atlı geldi. Adam atından indi, abdest aldı, suyunu içti. Kuşağına bağlı ve içinde bin dinar bulunan kesesini çözerek yan tarafına koydu. Namaz kıldı. Sonra, acele ile atına bindi; altın kesesini orada unutarak çekip gitti.
Atlıdan sonra çeşmeye küçük bir çocuk geldi; çeşmeden su içti, o esnada altın kesesini gördü, onu alarak gitti.
Çocuktan sonra çeşmeye ihtiyar ve kör olan bir adam geldi; su içti, abdest aldı ve namaz kıldı. O sırada atlı, altın kesesini düşürdüğünü anlayınca geri döndü. Çeşmenin yanında ihtiyar kör adamı görünce hemen yakasına yapışıp ona:
“Ben burada az önce bir para kesesi düşürdüm; kesemi bana ver! Çünkü buraya senden önce başka birisi gelmedi!” dedi. İhtiyar kör:
”Baksana ben yaşlı ve kör birisiyim! Nasıl olur da senin keseni görebilirim?” dedi. Atlı, yaşlı adamın sözüne inanmadı, kızdı; kılıcını çektiği gibi adamı orada öldürdü. Yaşlı adamın üzerinde kesesini aradı ama bulamadı. Atına binip tekrar yoluna koyuldu. Musa (Aleyhisselâm) o an daha fazla dayanamayarak:
“Ey Rabbim! Sabrım tükendi. Ben biliyorum ki sen en adilsin. Acaba bu gördüğüm şeylerin aslı nedir?” dedi. O esnada Cebrail (Aleyhisselâm) geldi ve şöyle dedi:
“Ey Musa! Allah (Celle Celâluhû) şöyle buyuruyor: ‘Ben senin bilmediklerini ve bütün gizlilikleri bilenim. Gördüklerine gelince:
- Keseyi alan küçük çocuk, hakkını ve kendisine ait olan malı aldı. Onun babası bu atlı adamın yanında ücretle çalışan bir işçiydi, ama parasını alamamış, alacakları birikmişti. İşte bu altınlar onun hakkıdır. Bu ihtiyar ise kör olmadan önce atlının babasını öldürmüştü. Bu da onu öldürerek (benim katımdaki) kısası uyguladı. Gördüğün gibi her hak sahibi hakkına kavuştu. Benim adaletim çok gizlidir.”
Bizler bu hikayeleri akıllı ve zeki insanlar düşünsünler, anlasınlar ve Allah’ın ilminden hiçbir şeyin gizli kalmayacağını bilsinler diye anlattık…
Yüce Allah (Celle Celâluhû) daha dünyada iken zalimden zulmünün hesabını sorar; cezasını verir. Bizler de: ‘Acaba bu bela ve musibet nereden başımıza geldi’ diye düşünür, işin aslından gafil kalırız.
KULA BELA GELMEZ HAK YAZMAYINCA
HAK BELA YAZMAZ KUL AZMAYINCA
HAK KULDAN İNTİKAM KUL İLE ALIR
DİN İRFAN BİLMEYEN BUNU KUL ETTİ SANIR