Mehmet Bina

EBU ZERRİ GIFARÎ HAZRETLERİNİN DÜNYA MALINA ÖNEM VERMEMESİ

Mehmet Bina

(Paranın Kölesi Olmak)

Hazreti Osman, kölesi ile bir yerden geçiyordu. Bir ağacın altında herkesten uzak vaziyette yatan Ebu ZerriGıfarî Hazretlerini gördü. Ebu Zerr, Eshabın maddeten en fakirlerinden biri idi. Hazreti Osman yanındaki kölesine bir kese altın verdi: — Git bunu şu ağacın altında yatan adama ver. Eğer dediğimi yaparsan seni azad edeceğim, dedi. Hazreti Osman'ın bu müjdesine sevinen köle, mutlaka parayı verebileceği ümidiyle uyuyan adamın yanına varıp uyanmasını bekledi. Bir müddet sonra Ebu Zerr Hazretleri uyanmıştı. Köle: — Al bu keseyi... diye rica ettiyse de Ebu Zerr, kabul etmiyordu. Köle ısrar ederek: — Eğer bu altınları alırsan kölelikten kurtulacağım. Sen benim azad olmamı istemez misin, diye yalvardığında O: — Senin kölelikten kurtulmanı ben de isterim ama, ben onu alırsam, sen hür olacaksın, ben köle olacağım. Sen benim köle olmamı ister misin? Diyerek parayı almayı kabul etmedi.                                                                                     

HELAL  LOKMA

İmam-ı A'zam'ın en kıymetli talebelerinden İmam-ı Muhammed, son derece alim ve fazıl bir zat olmakla beraber, dünyalık bakımından da tam aksine fakir bir kimse idi.
Arkadaşı İmam-ı Ebu Yusuf ise, ilmiyle beraber varlıklı ve zengin bir kimse idi. Bir gün İmam-ı Ebu Yusuf, İmam-ı Muhammed'i evine davet etti. Evde aile efradına gelen zatın faziletlerinden bahsedip alim ve fazıl bir kimse olduğunu söylemişti. İmam-ı Muhammed eve geldi, onu misafir odasına aldılar ve Allah ne verdi ise ikram ettiler. Bu arada İmam-ı Ebu Yusuf'un kızı babasının medhettiği adamın nasıl yemek yediğini merak etmiş, anahtar deliğinden bakmaya karar vermişti. Baktı ki, babasının üstün faziletlerinden bahsettiği adam, önündeki yemekten avurdu patlarcasına yiyor ve tabaklarda yemek bırakmıyor. Kız, babası dışarı çıktığında: — Baba, efendi ve fazıl bir zat dediğin adam bu mu? Nasıl yemek yiyor o öyle? Diye sordu. Her nasılsa İmam-ı Muhammed, bu konuşmayı içerde duymuştu. —' Kızım Kûfe'de babanızın yemeğinden başka helâl olduğuna inandığım yemek bulamadığımdan günlerden beri aç geziyordum. Şimdi ise gönül rahatlığı içinde yediğim için fazla yiyorum, dedi.

HZ. EBUBEKİR'İN CİĞERİ

Hazreti Ebubekir'in komşuları: — Ya Resûlallah! Ebubekir her akşam evinde ciğer kebabı yapıp yediği halde, bize bir lokma bile vermiyor. Biz onun komşuları olarak şikâyetçiyiz, dediler. Hazreti Resûlüllah: — Bundan sonra yine ciğer yediğini anlarsanız, bana da haber verin o yemek başında iken baskın yapalım, buyurdu. Aradan birkaç gün geçmişti ki, bir sahabi gelip: — Ya Resûlallah! Şu anda evden yine ciğer kokusu gelmeye başladı. Pişiriyor olması lâzım, dedi. Peygamberimiz meselenin hakikatini eshaba söylemiyor, gözleri ile görmelerini istiyordu. Hep beraber Ebubekir'in evine gittiler. Eve yaklaştıklarında hakikaten evden ciğer kokusu gelmeye başlamıştı. Kapıyı çalıp içeri girdiler, baktılar ki, Hazreti Ebubekir'in evinde ciğer değil, bir parça et bile yok. Eshap hayret içinde kalmıştı. Resûl-ü Ekrem meseleyi şöyle izah etti: — Ebubekir'in yediği, sizin bildiğiniz ciğerlerden değildir. Onun kendi ciğeri Allah korkusundan yanıp - tutuşmakta, siz ise onu ciğer pişirip yiyor sanmaktasınız. Şikâyet eden eshap mahcup, Resûlüllah memnun vaziyette ayrıldılar.

 

Yazarın Diğer Yazıları