
DÖRT ŞEHİT ANASI.
Mehmet Bina
Kadın sahabilerden Hansa hatun güzel söz ve şiirde meşhurdu. Medine'ye hicretten sonra Kadisiye savaşı öncesiydi. Dört oğlunu da başına topladı. Onlara şöyle dedi:- Evlatlarım, siz benim ve baba olarak bildiğiniz zatın çocuklarısınız. Ben babanıza ihanet etmediğim gibi, babanız da çok temiz bir insandı. Ben savaşta ilk hücumu sizlerden bekliyorum. Ya İslamın bayrağını Kadisiye'de dalgalandırın veya şehid olun.Dört kardeş de annelerinin dediği gibi yaptılar. Aslanlar gibi atılarak dördü de şehid oldu. Hasta yatağında yatan Hansa hatuna evlatlarının şehid olduğu haberi verildi. Bu haberi alan Hansa Hatun:- Ben şimdi şehid annesi mi oldum? diyordu.- Evet, hem de dört şehidin annesi oldun, dediler.O, oğullarını sormaktan ziyade zaferin hangi tarafta olduğunu soruyordu.Oğullarının şehid olduğu haberini alınca:- Allah’ım sana şükürler olsun, bana emanet etmiş olduğun dört oğlumu da senin yolunda şehid verdim. Artık beni şehid anaları defterine kaydeyle. Bunu benden esirgeme, diye dua etti.- İslamın şerefi için dört oğlum feda olsun. Başka evlatlarım olsaydı, onları da Allah için feda ederdim, diyordu.Böyle fedakarlıklarda bulunan ve bu sözleri söyleyen bu mübarek kadın hakkında Peygamberimiz Aleyhisselam daima övgüde bulunmuş ve:- Hansa Hatun örnek İslam kadınıdır, buyurmuşlardır.
KÜÇÜK BİR ÇOCUKTAN BÜYÜK BİR DERS
Adaletiyle meşhur Hz. Ömer (r.a.), ezanın okunmasıyla birlikte camiye yönelmişti. Arkasından gelen küçük bir çocuk, Hz. Ömer’i (r.a.) geçip hızlı adımlarla ilerledi. Hz. Ömer (r.a.), çocuktaki bu telaşın neden kaynaklandığını merak etti. İçinden “Acaba bir derdi, bir sıkıntısı mı var?” diye geçirdi. Hemen yetişip “Yavrum, hayırdır,telaşlı telaşlı nereye gidiyorsun?” diye sordu. Hz. Ömer’i (r.a.) tanımayan çocuk: – Camiye gidiyorum amca!
Hz. Ömer (r.a.) şaşırmıştı. Zira çocuk, çok küçüktü. Hz. Ömer (r.a.), hayretini gizlemeyerek çocuğa şöyle dedi: – Yavrum, sen daha küçüksün! Namaz sana farz değil, bu kadar telaşa gerek yok ki!
Çocuk, Hz. Ömer’in (r.a.) bu sözüne katılmadığını belirten bir tavırla cevap verdi:
– Amca, amca! Bu işin büyüğü küçüğü olmaz! Mahallemizde daha dün bir çocuk öldü. Üstelik o, benden de küçüktü. Ölüm denen gerçeğin büyük küçük ayırdığı yok! O yüzden her yaşta buna hazır olmak gerek. Hem bu yaşta namaza alışmazsam büyüyünce zor gelebilir!Ölüm, büyük küçük ayırmaz. Her işimizi sanki hemen ölecekmişiz gibi itinayla yapmalıyız.
ŞEYTANI ÜZEN ŞEYLERAllah dostlarından birisi Hac mevsiminde insan kılığına girmiş olan İblis'i Arafat'ta gördü. Zayıflamış ve benzi solmuş, gözü yaşlı ve kamburu çıkmış olarak perişan bir haldeydi. İblis'i tanıyan Allah dostu ona sordu:- Niçin gözün yaşlıdır? Kim ağlattı seni?- Ticaret yapmak fikri olmadan, sırf Allah rızası için Hac yapmaya gelenlerin, arzularının Allahüteala tarafından kabul edilmesinden korktum. Onun içinağlıyorum. - Peki, seni zayıflatan nedir? - Hacıları getiren atların inlemeden, kişneyerek gelmelerine üzüldüm. Halbuki benim yoluma gidenleri böyle götürselerdi, sevincim çok artardı. - Ya benzini solduran nedir? - Müslümanların ibadetlerine devam etmeleri ve birbirleriyle yardımlaşmaları. İsyanda yardımlaşsalardı, sevincim artardı. - Seni çökertip, belini büken nedir?
-Kulların, 'Ya Rabbi! Senden son nefeste imân-ı kâmil ile ölmemi istiyorum' diye yalvarmasıdır.Halbuki ben onları, kendi işlerini ve ibadetlerini beğendirip, imansız gitmeleri için çalışmaktayım. Allah'a böyle yalvaranların, benim bu iş için çalıştığımı anlamalarından