
Cömertliği sayesinde allah'ın özel ikramını kazandı.
Mehmet Bina
Ebû Hüreyre (ra) rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-Sahrada yolculuk yapmakta olan adamın biri, yolculuk esnâsında, bulut içinden “falanın bahçesini sula!” diye bir ses duydu. Bunun üzerine o bulut, kara taşlık bir yere saptı ve oraya suyunu boşalttı. Adam derelerden birinin o suyun tamamını topladığını hayretle gördü ve suyu takip etti. Bir de baktı ki, adamın biri bahçesinde elindeki kürekle suyu oraya buraya çevirip bahçesini suluyor. Ona:
- Ey Allahın kulu! Adın nedir? diye sordu.
Adam, daha önce buluttan duyduğu ismi söyledi, peşinden de:
- Ey Allahın kulu! Adımı niçin soruyorsun? dedi. O da:
- Ben şu suyu yağdıran buluttan, “senin adını vererek falanın bahçesini sula!” diye bir ses duymuştum da onun için soruyorum. Sen ne yapıyorsun ki bu lutfa mazhar oluyorsun? dedi. Bahçe sahibi:
- Madem ki merak ediyorsun söyliyeyim; “Ben bu bahçenin ürününü hesap ederim; üçte birini sadaka olarak dağıtırım, üçte birini çoluk-çocuğumla birlikte yerim, üçte birini de tohumluk olarak ayırırım” dedi. (Müslim, Zühd 45)
Allah rızâsı için cömertlik eden kimsenin, hiçbir zaman mahrum kalmayacağı, Allah’ın çok değişik ikram ve lutuflarıyla karşılaşacağı muhakkaktır.
İşte hadisimiz, bahçesinden elde ettiği mahsulün üçte birini sadaka olarak dağıtan bir insanın, nasıl Allah’ın özel ikramını kazandığını haber vermektedir.
-Kaynakların ismini vermediği bu bahtiyar zât, sırf cömertliği sayesinde, çöl ve sahra gibi suyun çok az bulunduğu bir ortamda, sanki özel olarak yapılmış su yollarıyla ve özel olarak görevlendirilen bulutların getirip boşattığı sularla bahçesini sulayabilmekte ve bereketli mahsul elde edebilmektedir.
Canabı Allah (cc) ın “Eğer siz verdiğimiz nimetlere şükrederseniz, biz de size nimetimizi arttırırız” (İbrahim sûresi,7) âyetinin sırrı tecelli etmektedir.
-Dinimizde tarla mahsüllerinden öşür, yani mahsülün onda biri, özel hizmet ve masrafla sulanan topraklardan çıkan ürünün ise yirmide biri vergi olarak toplanır.
Bu olayda, bahçe sahibi mahsülün üçte birini kendiliğinden tasadduk etmektedir.
Kendisini ve bakımıyla yükümlü olduğu kimseleri muhtaç duruma düşürmemek kaydıyla kişi istediği kadar sadaka verebilir; bunun sınırı yoktur.
Cömertliği meşhur Hatem-i Taî’ye:
— Senden daha cömert bir kimse var mı acaba? diye sordular. O:
— «Evet! var», dedi ve başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlattı:
Birgün bir seferim zamanında bir gence misafir olmuştum. Genç, fakir bir kimse olmasına rağmen bana bir koyun kesip hazırlattı, önüme koyunun böbreği geldiğinde: «Ben koyunun böbreklerini çok severdim» dedim. Bir ara ev sahibi genç ortalıktan kayboldu. Biraz sonra baktım ki varı yoğu olan yedi koyunun yedisini de kesmiş böbreklerini hazırlamış, önüme getirdi.
Ben şaşkınlık içerisinde kalmıştım. Çünkü biliyordum ki, genç fakir bir kimse idi. «Niçin benim için, varın yoğun olan yedi koyunu kestin. Ben sana böyle yap demedim. Sadece koyun böbreğini sevdiğimi Söyledim» dediğimde bana şu karşılığı verdi:
«Bana Rabbim seni misafir olarak göndermiş, hiç onun sevdiği bir şeyi ikram etmemem olur mu?» dedi.
-Gencin bu misafirperverliğine hayran kalmıştım, gözlerim yaşardı... diye anlattı.
Hatem-i Taî’ye:
— Onun iyiliğine karşı sen ne yaptın? diye sordular. O:
— Derhal üçyüz deve, beşyüz koyun gönderdim, deyince...
— Demek ki sen ondan daha cömertmişsin, dediler. Hatem-i Taî:
— Hayır! O benden cömert, çünkü o bana nesi varsa ikram etti, bense ona sadece malımın bir azını gönderdim, dedi.
-Sahâbeden Ebû Zer (ra) nakleder:
Hazret-i Peygamber’le Medîne kenarında bir taşlık arâzide yürüyorduk. Karşımıza Uhud Dağı çıktı. Hazret-i Peygamber bana:
“–Yâ Ebâ Zer!” dedi. Ben de:
“–Buyur yâ Rasûlâllah!” dedim.
Buyurdu ki:
“–Yanımda şu Uhud Dağı kadar altın olsa, bu beni sevindirmez. Bir borcu ödemek için ayırdığım hâriç, yanımda bir dinar bulunduğu hâlde üç gün geçmesini istemem.” (Müslim, Zekât, 32)
Cömertlik bereket getirir.
Sadaka, en olumsuz ortamlarda bile bir ihsan ve lutuf sebebidir.
Allah Teâlâ iyilik sever kullarını lutuf ve ihsanı ile ödüllendirir.
İyilik eden iyilik bulur, mahrûmiyet çekmez.