
Çift sadaka veren kişi, cennette bütün kapılardan davet alır.
Mehmet Bina
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
"Allah yolunda çift sadaka veren kimse, cennetin muhtelif kapılarından, ‘Ey Allah'ın (sevgili) kulu! Burada hayır ve bereket vardır’, diye çağırılır.
Sürekli namaz kılanlar namaz kapısından, mücahidler cihad kapısından, oruçlular reyyân kapısından, sadaka vermeyi sevenler de sadaka kapısından (cennete girmeye) davet edilirler."
Hz. Ebû Bekir (ra):
- Anam babam sana kurban olsun ey Allah'ın Resulü! Gerçi bu kapıların birinden çağrılan kimsenin diğer kapılardan çağırılmaya ihtiyacı yoktur ama, bu kapıların hepsinden birden çağrılacak kimseler de var mıdır? dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- "Evet, vardır. Senin de o bahtiyârlardan olacağını ümit ederim" buyurdu.
(Buhârî, Savm 4, Cihâd 37, Bed'u'l-halk 9)
Sehl İbni Sa'd (ra) den rivayet edildiğine göre Nebî (sav) şöyle buyurdu:
"Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez."
(Buhârî, Savm 4; Müslim, Sıyâm 166. Ayrıca bk. Nesâî, Sıyâm 43; İbni Mâce,Sıyâm 1)
Birinci hadisteki çift sadaka, bazı rivayetlerde iki koyun, iki sığır, iki dirhem diye aynı maldan, aynı cinsten iki sadaka şeklinde açıklanmıştır.
- Bu ifadeden, sadaka vermeye mümkün olduğunca devam eden kimselerin kastedilmiş olma ihtimali bulunmaktadır, hatta bu ihtimal daha da kuvvetli gözükmektedir.
Sadaka vermeyi ve iyilik yapmayı bir çeşit alışkanlık haline getirmiş olan kimseler muhtelif cennet kapılarının her birinden ayrı ayrı davet edileceklerdir. Yani namaz, cihad ve sadaka gibi ibadet ve iyilikleri sürekli yapanlar bu ibadetlere ayrılmış kapılardan çağrılacaklardır.
Oruçluların, diğer bir ifadeyle oruç tutmaya özel önem verenlerin, çok oruç tutanların reyyân isimli kapıdan çağırılması ise, onlara özel bir ikrâmdır. Zira reyyân, "atşân"ın tam karşıtı bir anlam ifade etmektedir.
Atşân, "susuzluktan yanmış"; reyyân, "suya kanmış" demektir.
Yalnızca dünyada oruç tutarken susuzluk çekenlerin bu kapıdan girecek olmaları ve o kapıdan onlardan başka hiç kimsenin giremeyecek olması ikinci hadiste bildirilen gıpta edilmeye lâyık bir üstünlüktür. Hatta o kapıdan girenlerin asla susuzluk yüzü görmeyeceği,
"Kim bu kapıdan girerse, sonsuza dek susuzluk hissi duymaz" diye açıkça müjdelenmiştir ( İbni Mâce, Sıyâm 2).
Hiç şüphesiz bu ayrıcalık oruç ibadetinin, diğer ibadetler arasındaki yerini ve kıymetini göstermektedir.
Birinci hadiste, iyilik ve hayır çeşitlerinin hemen hemen hepsinde özel bir gayreti bulunan Hz. Ebû Bekir'in, cennete girme sonucunu değiştirmemesine rağmen, bütün cennet kapılarından birden çağrılacak kimselerin de bulunup bulunmadığını sorması, gerçekten yerinde bir sorudur.
Resûl-i Ekrem Efendimiz'in soruya olumlu cevap vermesi ve özellikle Hz. Ebû Bekir'in o bahtiyârlardan olduğunu bildirmesi hem bir müjde hem de ümmete yönelik büyük bir teşviktir.
Hadislerden şu mesajı çıkarabiliriz.
1. Aynı cinsten çift sadaka veren sürekli hayır yapan kimseler, cennetin muhtelif kapılarından cennete girmeye davet edileceklerdir.
2. Cennetin reyyân kapısından sadece oruçlular gireceklerdir.
3. Hz. Ebû Bekir, bütün cennet kapılarından birden davet edilecek bahtiyârlardandır.
Mal sadakası ve gönül sadakası:
Şeyh Ali Tantavi, kerimesiyle yaşadığı bir hatırasını şöyle nakleder:
Kızımın biraz fasulye ve biraz pilav alarak bakır bir tepsiye koyduğunu gördüm. Üzerine patlıcan, salatalık ve bir kaç tane kayısı ekledi.
Tam dışarı çıkacaktı ki sordum nereye gidersin?
Kızım, "Nenem bunları güvenlik görevlisine götürmemi söyledi" cevabını verdi.
Kızımdan, mutfaktan tabaklar getirmesini, her bir şeyi kendi tabağına koymasını ve tepsiyi güzelce düzenlemesini söyledim.
Son olarak kaşık ve bıçakla birlikte bir bardak suyu tepsiye özenle dizmesini istedim.
Bütün bunları harfiyen yaparak, güvenlik görevlisinin yanına vardı.
Dönünce de neden bunu yapmasını istediğimi sordu.
*Dedim ki: "Yemek ikram etmek 'Mal' sadakası; bir şeyi düzgün vermek ise 'Gönül' sadakasıdır.
Birincisi karnı doyurur; ikincisi kalbi doldurur.*
Birincisi, güvenlik görevlisine, yardım isteyen dilenci hissini verir.
İkincisi, yakın bir dost, iyi bir misafir olduğunu..
Maldan vermek ile gönülden vermek arasında büyük bir fark vardır.
Gönülden olan hem Allah katında hem de fakir katında değeri daha büyüktür.
Yapacağınız ikramlar, sevgi ve iyilikle birlikte olsun. Zillet ve küçük düşürücü olmasın.
Zeynel abidin Hz.leri şöyle buyurdu.
Mümin dua ettiğinde ve sadaka verdiğinde üç sonuçtan biri mutlaka gerçekleşir;
Ya kendisine ahirette azık olur,
Ya bu dünyada kabul olur,
Ya da ona ulaşacak bir belayı geri çevirir.
- Rabbim cümlemize, sadaka vermeyi veren el olmayı ve cennetin muhtelif kapılarından davet almayı nasip etsin.