Mehmet Bina

'BU MERTEBEYE NASIL ULAŞTIN'.

Mehmet Bina

Hz. Ali (k.v.) diyor ki: “– Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin halifesi Ebû Bekir Sıddîk (r.a.)’a bu makama varıp bizi geçmeye muvaffak olduğun ve azîm dereceye vardığını ne ile kazandın?” diye sordum.

Hz. Ebu Bekir (r.a.) dedi ki:

– Beş şey iledir:.

“1- İnsanları iki kısım gördüm; kimisi dünyayı ister, kimisi ahireti ister. Ben ise Mevlâyı tercih ettim.

2- Ben İslam’a dâhil olduğumdan itibaren doyasıya dünya taamı yemedim. Zira Marifetullah (c.c.) lezzeti ile meşguliyet beni dünya taamı lezzetlerine meylettirmedi.

3- İslamiyet’e dâhil olduğumdan itibaren dünya içeceklerinden içmedim. Zira Allah’ımın muhabbeti dünya içeceklerinden fazla geldi ve beni muhabbetullah meşgul etti.

4- İslamiyet’e dâhil olduğumda beni iki amel karşıladı. Dünya ameli ve ahiret ameli. Ben ahiret amelini dünya ameline tercih ettim.

5- Resûlullah (s.a.v.)’ın sohbetine devam ettim. Hatta bir saat bile ayrılmazdım ki mağaraya girerken beraber idim.”(R.Mahmud Sâmî (k.s.),

AÇGÖZLÜ İNSANIN HALİ.

 Halinden yoksul olduğu anlaşılan bir adam, deniz kenarında oltayla balık tutuyordu. Tesadüfen oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu gariban adamla ilgilendi ve ona, “Oltana ben burada iken ilk takılan şey ne olursa sana onun ağırlığınca altın vereceğim” dedi. Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı. Hükümdar balıkçıya, “Ne yapalım, şansın bu kadar, oltana ağır bir şey takılmadı” diyerek alıp sarayına götürdü. Saraya varınca adamlarına, balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığınca altın vermelerini emretti. Kemiği terazinin kefesine koydular, öbür kefesine de altın koymaya başladılar. Beş, on, yirmi, elli diyerek altınları koydular ama kemik yerinden oynamıyordu. Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminlerin on misli üzerinde altın koydular kemik bana mısın demedi. Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu.

Bunda bir sır olduğunu anladılar. Bir bilgeyi çağırıp bu sırrın ne olduğunu sordular. Bilge kemiği eline alıp şöyle bir baktıktan sonra şu açıklamada bulundu: ”Bu kemik açgözlü bir insanın göz çukurudur. Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine yerinden oynamaz. Çünkü doymaz, Âmâ bir avuç toprak bunu doyurur”

Nitekim bir avuç toprak alıp terazinin kefesine koydu ve kemik yukarı kalkıverdi.

Yazarın Diğer Yazıları