Mehmet Bina

BU GECE BİZİ KİM BEKLEYECEK

Mehmet Bina

Peygamber efendimiz

Bir seferden Medîne'ye dönerken bir yerde konaklamıştı. Ashâbına dönerek:

"bu gece bizi kim bekleyecek? " diye sordu. Muhacirlerden Ammâr bin Yâsir ve Ensâr'dan Abbâd bin Bişr hemen:

"biz bekleriz yâ rasûlullâh! " dediler.

Abbâd ( r.a. ), Ammâr ( r.a. )'a:

"Sen gecenin hangi kısmında; başında mı yoksa sonunda mı nöbet tutmak istersin? " diye sordu. Ammâr ( r.a. ):

"Son kısmında beklemek isterim! " dedi ve yanı üzerine uzanıp uyuyuverdi. Abbâd'da namaz kılmaya başladı. O sırada bir müşrik geldi. Ayakta duran bir karaltı görünce gözcü olduğunu anladı ve hemen bir ok attı. Ok, Abbâd'a isabet etti. Abbâd oku çıkardı ve namazına devâm etti. Adam ikinci ve üçüncü kez ok atıp isabet ettirdi. Her defasında da Abbâd ( r.a. ) ayakta sabit durarak okları çekip çıkarıyor ve namazına devam ediyordu. Derken rükû ve secdeye vardı. Selâm verdikten sonra arkadaşını uyandırarak:

"kalk! ben yaralandım! " dedi.

Ammâr sıçrayıp kalktı. Müşrik, onları görünce kendisini fark ettiklerini anladı ve kaçtı. Ammâr, Abbâd'ın kanlar içinde olduğunu görünce:

"sübhânallâh!  İlk ok atıldığında beni neden uyandırmadın? !" dedi. Abbâd namaza olan aşk ve şevkini, ibadetteki huşuunu gösteren şu muhteşem cevabı verdi:

"bir sûre okuyordum, onu bitirmeden namazımı bozmak istemedim. ama oklar peş peşe gelince, okumayı kesip rükûya vardım. Allâh'a yemin ederim ki, Allâh Rasûlü'nün korunmasını emrettiği bu mevkii kaybetme endişem olmasaydı, sûreyi yarıda bırakıp namazı kesmektense ölmeyi tercih ederdim. "

MUHAFIZ ARILAR; RECÎ VAK'ASI'NDA;

Kur'ân talebelerinin başkanı olan Âsım bin Sâbit, kâfir oklarıyla yaralanıp, şehit olacağını anlayınca Cenab-ı Hakk’a şöyle niyaz etti:

"allâh'ım! ben günün başında sen'in dînini korudum; sen de günün sonunda benim cesedimi koru! "

Böyle duâ etmesinin hikmeti şu idi:

Bedr'in intikâmını almak isteyen Kureyş'liler; vahşîlikleri sebebiyle, Âsım'ın cesedinden,

öldürüldüğünü ispatlayacak bir parça istiyorlardı.

Bunun için adamlar gönderdiler.

Fakat Allah Teâlâ, Âsım ( r.a. )'ı korumak için bir ARI SÜRÜSÜ gönderdi. Bu arı bulutu, Âsım'ın cesedini kapladı. Kureyş'in adamları, onun nâ'şından hiçbir şey koparmaya muvaffak olamadılar.

Düşman,  akşama kadar arıların dağılmasını bekledi. Arılar dağıldı.

Bu sefer de aniden müthiş bir yağmur bastırdı

Seller aktı ve Âsım'ın cesedi bu esnada  gözlerden kayboldu. Rabbi, Asım’ın cesedini kâfir tasallutundan korumuştu. Bu hâdiseden sonra Asım; "Arıların koruduğu şehid" diye anıldı. Cenâb-ı Hakk’ın muhafazası;

İslâm şahsiyet ve vakarı sekilendiği müddetçe, devam etti. Nusret, daimamüminlerden yana oldu. Şu âyet-i kerîme tecellî etti:

"Allâh,kâfirler için mü'minler aleyhine asla bir yol(bir galip gelme fırsatı) vermeyecektir. "  (en-Nisâ, 141)

EVLÂDIM ASLA YALAN SÖYLEME!

Abdülkādir geylânî hazretleri'nin babası, kendisi küçükken ölmüştü. Annesiyle yalnız kalmışlardı.

İlme çok iştiyakı vardı. Bu sebeple devrin ilim şehri olan Bağdat'a gidip tahsil görmek istiyordu. Yalvara yalvara annesini razı etti. Annesi, babasından kalan 40 altını elbisesinin altına dikip;

"bunlar babandan kaldı, ilim için harca aman evlâdım asla yalan söyleme! " dedi ve onu uğurladı.

Abdülkādir Geylânî Hazretleri'nin bulunduğu kervanın, yolunu eşkıyâ kesti. Herkesin nesi varsa aldıktan sonra ona da;

"- Senin bir şeyin var mı? " diye sordular. O da;

"- evet var. elbisemin altında dikili 40 altınım var." dedi. Önce ciddiye almadılar. Fakat sonra baktılar ki doğru. Hayretle;

"niçin haber verdin? sen  söylemeseydin biz seni çocuk olduğun için aramayacaktık bile! " dediler.

Abdülkādir Geylânî Hazretleri;

"ben evden ayrılırken anneme asla yalan söylemeyeceğime dair söz vermiştim. kırk altın için sözümü hiç bozar mıyım?" dedi.

Bunun üzerine, çok duygulanan eşkıya reisi; " bu küçük çocuk, günah olacak diye, annesinin sözünü yerine getiriyor. hâlbuki biz devamlı olarak rabbimizin emrine karşı geliyoruz. gelin tövbe edelim. şimdiye kadar eşkıyalıkta sizin reisinizdim. bundan sonra da doğru yola gelmenizde öncünüz olayım. " dedi.  Hepsi de tövbe edip hidayete erdiler.

Yazarın Diğer Yazıları