
BETERİN BETERİ VAR
Mehmet Bina
Îsâ aleyhisselâm bir yoldan giderken, ağaç altında oturmuş, hararetle duâ eden birine rastladı. Adamcağız şöyle duâ ediyordu:
- Yâ Rabbî! Zenginlere vermediğin nimetleri bana verdin. Sana sonsuz şükürler olsun!
Îsâ aleyhisselâm, Bu kimsenin, kör, kötürüm ve baras hastası olduğunu fark edip sordu:
- Sen, hangi nimetler için böyle şükrediyorsun?
- Kalbim, Allah sevgisiyle dolu, para sevgisiyle değil. Dilim de, Allahü teâlâ’yı zikrediyor yetmez mi?
Bu cevap, Îsâ aleyhisselâm’ın çok hoşuna gitti ve eğilip iki kaşının arasından öpüverdi. O anda İki gözü de açıldı. Adam Îsâ aleyhisselâma dikkatle bakıp sordu:
- Sen Îsâ Peygamber değil misin?
- Evet, ben Îsâ'yım. Haydi ayağa kalk!
Adam fırlayıp kalktı. Turp gibi olmuştu. Hemen secdeye kapanıp yalvardı:
- Yâ Rabbî, kör ve kötürümken bu âzâlarla günah işleyemezdim. Şimdi bunları ihsan ettin. Beni günah işlemekten koru!
Îsâ aleyhisselâm; “Âmîn!” dedi ve yoluna devam etti.
SADAKA ÖMRÜ UZATIR
Cebrail aleyhisselam, Peygamber efendimize gelip, bir gencin o gece öleceğini haber verdi. Peygamber efendimiz o genci çağırıp, ne gibi bir arzusu olduğunu sordu. Genç evlenmek istediğini söyledi. Hemen evlendirildi. O gece, genç ve hanımı namaz kılıp dua ettiler. Kendileri için hazırlanan yemekleri yiyecekleri esnada, kapıya bir fakir gelip yiyecek istedi, yemeğin hepsini ona verdiler. Fakir çok sevindi, dua edip gitti.
Sabah oldu. Peygamber efendimiz gencin ölüm haberini bekliyordu. Bir haber gelmeyince, birisini gönderdi. Haberci geri gelip, gencin hayatta ve neşe içinde olduğunu bildirdi. Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize gelip, gencin gece bir fakire kendi yemeğini verdiğini, fakirin de ettiği dua sebebiyle, Cenab-ı Hakkın, gencin ömrünü uzattığını bildirdi. Gencin yatağındaki yastığın altına bakılmasını istedi. Yastığının altında, ölmüş büyük bir yılan buldular. Verdiği sadaka ve fakirin duası sebebiyle, yılanın genci sokamadığı anlaşıldı.
BOŞ EVE HIRSIZ GİRMEZ
Yahudinin biri, Efendimiz(s.a.v.) hazretlerinin
huzuruna geldi. Ve
Efendimiz(s.a.v.) hazretlerine;
-“Ey Muhammed! Huzuru kalble ve şeytanın
vesveselerinden uzak bir şekilde ibadet
ediyoruz!
Ama senin ashabından kendilerine vesveselerin
geldiğini işitiyoruz!” dedi.
Bunun üzerine Efendimiz(s.a.v.)hazretleri(ya
nında bulunan) Ali(r.a.) hazretlerine;
-“Sen buna cevap ver!” buyurdu. Bunun
üzerine Hazret-i Ali(r.A.) buyurdu:
-“Ey Yahudi! İki ev var! O evlerden biri, altın,
gümüş, inci, yakut, değerli kumaşlar ile dolu….
Diğer evde, bu zikredilenlerden hiçbir şey yok.
Bomboş ve harap bir evdir.(Söyle bakayım)
hırsız bu değerli para ve eşya ile dolu eve mi
girer; yoksa boş olan eve mi?” Yahudi:
-“Tabi ki hırsızlar, değerli eşya ile dolu ve
para bulunan eve girerler”
Bunun üzerine Hazret-i Ali(r.A.)
buyurdu:
-“İşte bizim(Müslümanların) kalbleri!
1. Tevhid,
2. Marifet,
3. Takva,
4. İhlas,
5. Iyi niyet,
Ve benzeri faziletlerle doludur. Sizin kalbleriniz
ise bu güzellik ve faziletlerden bomboştur. İşte
bundan dolayı
“Hannas” olan şeytan sizin kalblerinize
yönelmez.(Şeytan sizi ne etsin?) dedi. Bunun
üzerine Yahudi hemen Müslüman oldu…