
AYAĞINIZA TAKILAN ŞEYLERİ TOPLAYIN
Mehmet Bina
Zülkarneyn Aleyhisselâm ordusuyla gece yolda giderken ordusuna:
- Ayağınıza takılan şeyleri toplayın, diye emir verir.
Ordu bu emri duyunca; içlerinden bir grup:
-Çok yürüdük, çok yorgunuz. Gece vakti bir de ayağımızı takılan şeyleri
toplayarak boşuna ağırlık mı yapacağız. Hiçbir şey toplamayalım,
diyerek hiçbir şey toplamıyorlar.
İkinci grup ise;
- Madem Komutanımız emretti, birazcık toplayalım, emre muhalefet etmeyelim. Zira ordunun komutanına itaat etmek gerekir, diyerek az birşey topluyorlar.
Üçüncü grup ise;
-Komutanımız bir şeyi boşuna emretmez. Muhakkak bildiği bir şey vardır. Bir hikmet vardır, diyerek bütün abalarını ağzına kadar doldururlar. Sabah olduğunda bir de bakıyorlar ki, meğer bir altın madeninden geçmişler de, ayaklarına değen şeylerin altın olduğunun farkınavaramamışlar.
Bunu anlayınca:
Hiç almayan birinci grup;
-Ah niçin almadık! Nasıl dinlemedik komutanımızın sözünü. Keşke alsaydık! Bir tane bari alsaydık diyerek pişman oluyorlar.
Az alan ikinci grup ise;
-Ah ne olaydı da biraz daha fazla alsaydık. Ceplerimizi, abalarımızı hınca hınç doldursaydık diye sitem ediyorlar kendilerine.
Çok alan üçüncü grup ise:
- Keşke gereksiz, lüzumu olmayan eşyalarımı atsaydım, daha çoktoplasaydım. Her şeyimizi doldursaydık, daha fazla alsaydık diyerek, fazla almalarına rağmen üzülüyorlar.
İşte bu misalde olduğu gibi, Ahirette bütün insanlarda bunun gibiağıtlarda bulunacak.
Kafir olan;
- Keşke iman etseydik, keşke inansaydık da hiç olmasa Cehenneme girdikten sonra iman etmemiz sonucunda Cennete girseydik, ebedicehennemden kurtulsaydık,
Mümin, fakat az sevabı olan;
-Keşke biraz daha sevap işleseydim de, biraz daha ikrama mazharolsaydım.
Mümin, çok sevabı olan ise;
-Ah ne olaydı da Makamımı biraz daha yükseltecek bir vakit daha namaz kılsaydım, biraz daha fazla sadaka verseydim, oruç tutsaydım, biraz daha sevap işleyecek ameller yapsaydım... diyeceklerdir. Rabbim bu misallerden ders almak nasip etsin...
Amiin
ÇALGICI'NIN TÖVBESİ
Hazret-i Ömer’in halifeliği zamanında bir çalgıcı genç vardı. Düğünlerde çalgı çalar, şarkı söylerdi. Zaman geçti, çalgıcı ihtiyarladı. Sesi çirkinleştiği için itibardan düştü. Artık bir şey kazanamaz duruma gelmiş, bir dilim ekmeğe muhtaç olmuştu. Bir gün mezarlığa gitti. Orada içi yanarak Cenâb-ı
Hakka şöyle niyazda bulundu:
“Yâ Rabbî, sen bana uzun bir ömür, birçok fırsat verdin. Benim gibi asi kulundan ihsanını
eksik etmedin. Yetmiş yıl günah işledim ama sen bir gün olsun rızkımı kesmedin. Artık kazancım yok. Bugün senin misafirinim...” Orada çok ağladı. Sonra da çalgısını yastık
yapıp uyudu. O sırada Halife Ömer’e de bir uyku hâli geldi. Rüyasında bir ses ona:
“Ey Ömer! Mezarlıkta has bir kulumuz var. Beytülmalden 700 dinar al, götür o kulumuza
ver. Ona de ki: Şimdilik ihtiyaçlarını bununla karşıla. Paran bittiğinde tekrar gel!..”
Hazret-i Ömer uyandı ve hemen mezarlığın yolunu tuttu. Orada çalgıcı ihtiyardan başka
kimseyi göremedi. Rüyasında bildirilen has kulun onun olabileceğine ihtimal vermiyordu.
Mezarlığı yeniden dolaştı. Ancak başka bir kimseye rastlamadı. Kendi kendine, “Böyle biri
nasıl olur da bana bildirilen tertemiz, hizmete lâyık bir kul olur?” diye düşündü. "Karanlıklar
içinde nice nurlu gönüller vardır" diyerek, ihtiyar çalgıcının yanına gitti. Baktı ki uyuyor.
Öksürerek geldiğini haber verdi. Adamcağız sıçrayarak uyandı. Karşısında Emîrül-
mü’minîni görünce korkudan titremeye başladı. Hazret-i Ömer: “Benden korkma, sana
Allahü teâlâdan müjde getirdim. Selâm edip, hâtırını soruyor. İhtiyaçların için bu parayı
vermemi istedi. Bunları harca, bittiğinde bana gel” dedi...
Adamcağız bunları duyunca utancından titreyip ağlamaya başladı. Bir hayli ağladıktan
sonra, “Rabbimle arama perde oldun” diyerek çalgısını parçaladı ve Rabbine şöyle yalvardı:
“Yâ Rabbî! İsyanla geçen ömrüme acı. Bir günümün bile kıymetini bilemedim. Nefesimi
şarkılar söyleyerek tükettim. Dünyadan ayrılacağımı unuttum. Gün bitti, akşam oldu.
Allahım! Verdiklerine razı olmayan nefsimi sana şikâyet ediyorum ve bütün yaptıklarıma
da tevbe ediyorum.” Bunları söyledikten sonra “Allah” diye feryat ederek yere düştü. Hazret-i Ömer baktı ki, rûhunu teslim etmiş. Hemen müminlere haber verdi ve onlara şöyle dedi: -İşte görünüz, hakiki tevbe böyle olur!..