
Anne Duasıyla Velî Olan, Bayezid-İ Bestami Hazretleri
Mehmet Bina
Beyazid-i Bestami Hazretleri hicri 161 yılında İran’ın Horasan'a bağlı Bestam beldesinde dünyaya gelmiştir. Bestam’da doğması sebebiyle “Bestami” denilmiştir. Asıl ismi İsmi Tayfur, babasının adı ise İsa’dır.
Annesi Ümmiydi. Ama çok temiz bir kalbi vardı ki, haram bir tek lokma ağzına koysa derhal karnına sancılar saplanır, kusardı ve bu sırada oğluna süt emzirmezdi.
Annesini çok sevdiği için uzak yerlere gitmezdi.
Bir gün ilim aşkı galip geldi ve memleketini terketti.
Yıllarca gurbetten gurbete sürüklendi, sefalet ve meşakkat çekti. Nihayet gurbetin meşakkatine ve annesinin hasretine dayanamadığı için memleketine ve evine döndü. Kapıyı çaldığı zaman annesi:
- Kim o? diye seslendi.
- Benim anne, oğlun!..
Annesi ile sarmaş-dolaş oldular. Anne, oğlunun hasreti ile döktüğü yaşlardan dolayı iki gözünü de kaybetmişti.
Bayezid-i Bestami Hz.leri,113 âlimden ilim öğrenmiştir. Son derece âlim ve takva sahibiydi.
- Çocukken bir gün cami avlusunda oynuyordu. Şakik-i Belhi hazretleri, “Bu çocuk büyüyünce zamanının en büyük velisi olacak” buyurdu.
- Hadis âlimlerinden bir zat, onu görünce çok hoşuna gitti. “Güzel çocuk, namaz kılmasını biliyor musun?” dedi. Bayezid-i Bistami, “Evet Allah dilerse becerebiliyorum” cevabını verince; “Nasıl?” diye sordu. O da “Buyur yâ Rabbi! Emrini yerine getirmek üzere tekbir alıyor, Kur’an-ı kerimi tane tane okuyor, tazim ile rükuya varıyor, tevazu ile secde ediyor, vedalaşarak selam veriyorum” deyince, o zat hayran kalarak;
- “Ey zeki çocuk! Sende bu fazilet ve derin anlayış varken, insanların başını okşamalarına niçin izin veriyorsun?” diye sordu. Ona, “Onlar beni değil, Allahü teâlânın beni süslediği o güzelliği meshediyorlar. Bana ait olmayan bir şeye dokunmalarına engel olmam uygun olur mu?” dedi.
Küçük yaşta iken okumaya başladı. Dikkatle derslerine devam ediyordu. Bir gün okuduğu bir âyet-i kerimenin (Lokman suresi: 14) tesiri ile eve döndü. Annesi merak edip niçin erken döndüğünü sorunca, şöyle cevap verdi: “Öğrendiğim bir âyet-i kerimede, Allahü teâlâ, kendisine ve sana itaat etmemi emrediyor. Ya sana hep hizmet edeyim veya beni serbest bırak, hep Allahü teâlâya ibadet ile meşgul olayım” dedi. Annesi; “Sen beni bırak Allahü teâlâya ibadet et” dedi. Bundan sonra, kendini Allahü teâlâya verdi, emirlerinin hiç birisini yapmakta gevşeklik göstermedi; ama annesinin hizmetini de ihmal etmedi. Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye çalışırdı. Çünkü Allahü teâlânın emri de böyle idi.
Soğuk bir kış gecesi idi. Annesi yatarken su istedi. O da hemen fırladı. Fakat testide su yoktu. Çeşmeye gidip, testiyi doldurdu. Eve geldiğinde, annesinin tekrar uykuya dalmış olduğunu gördü. Uyandırmaya kıyamadı. Testi elinde olduğu halde bekledi. Epey müddet sonra annesi uyanıp “Su, su!” diye mırıldandı. Oğlunun bu hâlini gören annesi; “Yavrum, testiyi niçin elinde tutuyorsun?” dedi. O da, “Uyandığın zaman, suyu hemen verebilmek için testi elimde bekliyorum” dedi. Annesi; “Ya Rabbi! Ben oğlumdan razıyım. Sen de razı ol!” diye dua etti.
Belki de annesinin bu duası sebebiyle, Allahü teâlâ ona evliyalığın yüksek mertebelerine kavuşmayı ihsan etti.
Gençlikte yaptığı bazı ibadetlerden zevk alamıyordu. Bu durumu annesine anlatırdı ve yetişmesinde, terbiye edilmesinde bir kusur bulunup bulunmadığını sorardı.
"İçimde beni Rabbimden alıkoyan bir şey hissediyorum. Fakat sebebini bilmiyorum” dedi. Annesi epey düşündükten sonra, “Evladım tek şey hatırlıyorum. Sen daha küçüktün. Komşulara oturmaya gitmiştim. Kucağımda iken ağlamaya başladın. Bir türlü susturamadım. Seni susturmak için ocakta pişmekte olan tarhanaya komşudan izinsiz parmağımı batırıp ağzına koydum” dedi.
Bunun üzerine annesinden, o komşuya gidip helallik dilemesini istedi. Annesi helalleştikten sonra ibadetlerinden zevk almaya başladı.
Bir gece seher vakti Allah dedi. Sonra düşüp bayıldı. Ayılınca, niçin bayıldığını sordular. (Sen kim oluyorsun da ismimi ağzına alıyorsun? şeklinde bir ses gelir diye çok korktum da onun için bayılmışım) buyurdu.
Bir kişi o'na , “Bu derecelere nasıl kavuştunuz?” diye sordu. O'da “Her yerde Allahü teâlânın gördüğünü ve bildiğini düşünüp, edebe riayet etmekle” diye cevap verdi.
Bir gece otururken ayaklarını uzatmıştı. (Sultanla oturan edebini gözetmeli) diye bir ses duyup hemen toparlandı.
Buyururdu ki:
Allahü teâlâyı an, dilini, başka işlerle uğraşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et.
Merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allahü teâlâyı unutturacak her şeyden uzak dur.
Bir kimsenin, Allahü teâlâya olan sevgisinin gerçek olup olmadığının alameti, kendisinde deniz misali cömertlik, güneş misali şefkat ve toprak misali tevazu gibi üç hasletin bulunmasıdır buyurdu.
Bayezid-i Bestamî Hazretleri bir vakit tımarhanenin önünden geçiyordu. Burada görevli olan hizmetçisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü gördü ve sordu. Ne dövüyorsun.
Görevli: Delilere ilaç yapıyorum.
Beyazid Bestami Hz.leri : Ben de hastayım. Bana da bir ilaç tavsiye eder misiniz?
Görevli: Hastalığın nedir?
Beyazıd: Hastalığım günah hastalığıdır. Çok günah işliyorum.
Görevli: Ben o hastalıktan anlamam. Ben delilere ilaç hazırlarım.
Bu konuşmaları işeten bir deli Bayezid-i Bestami Hazretlerine:
-Yaklaş dede, yaklaş! senin çareni ben söyleyeyim, diyerek seslendi.
Beyazidi Bestami : Söyle bakalım dedi deliye benim yaramın şifası nedir?
Deli: Akıllara kazınan şu ilacı tavsiye etti.
- Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır.
Kalp havanında tevhit tokmağı ile döv, insaf eleğini geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir. Sabah akşam bolluğunda ye… O zaman göreceksin, senin hastalığından eser kalmaz, dedi.
Bu sözleri işiten Beyazid-i Bestami Hazretleri: “Hey gidi dünya hey! Seni de deli diye buraya koymuşlar.” deyip oradan ayrıldı.
- Bayezid-i Bestami Hazretlerinin bazı nasihatleri:
"İsterdim ki, Allah dünyayı bir lokma yapıp bana versin; ben de onu bir köpeğin önüne atayım da halk onunla aldanmış olmasın".
"Halkın helaki iki şeydedir. Biri halka hürmetkâr, diğeri halka minnettar olmamaktır".
"Dünyayı ahiretten önde tutanın cehaleti ilminden, geveziliği zikrinden, günahı sevabından çok olur".
"Allah (cc) kafire “İmana gel”, Münafıka “Samimi ol”, günahkara “Dön”, aşıka “Razı ol”, arife de “Temaşa et” diye hitap eder.
"Muhabbetiyle kendi enaniyetini, benliğini öldüren kimsenin diyeti Cenab-ı Hakk’ı görmektir".
74 yaşında vefat etmiş olan Bestami hazretlerinin türbesi, bir rivayette Hatay’ın Kırıkhan ilçesindedir, 2013 yılında restore edilen türbe, her yıl yüzlerce, binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir.