ALLAH'IN TAKDİRİNE KULUN AKLI ERMEZ
Mehmet Bina
Vehb b. Münebbih’ten rivayet edilmiştir, diyor ki:
- “İsrailoğullarının abidlerinden biri vardı ki, nehrin kenarındaki ibadethanesinde ibadet ederdi. Yakınında bir elbise tamir ve temizleyicisi vardı. Belinde para kemeri bulunan bir atlı gelip, kemerini ve elbisesini çıkarır. Nehirde elbisesini yıkar. Elbisesini giyer, fakat para kemerini orda unutup gider.
O gittikten sonra bir avcı gelip serpme ile balık avlamaya başlar. Para kemerini gören balıkçı onu alır, çekip gider. Sonra atlı gelir, para kemerini orda bulamaz. Elbise temizleyiciye:
“Para kemerimi burada unuttum” der. Adam:
“Ben onu görmedim” diye cevap verir.
Bu cevaba kızan atlı kılıcını çekip elbise temizleyiciyi öldürür.
Abid bu hali görünce, az kalsın fitneye kapılacaktı. Kendisini toparlayan abid, Cenabı Hakk’a şöyle niyazda bulunur:
“Ey Yüce Allah’ım! Para kemerini balıkçı alır, elbise temizleyici öldürür.” Gece olup uyuduğu vakit, Allahü Teala abide rüyasında şöyle buyurur:
“Ey abid ve salih kulum, fitneye kapılma Rabbinin ilmine müdahele etme. Şunu iyi bil ki, o atlı, balıkçının babasını öldürüp malını almıştı. Para kemeri onun babasının malındandır. Elbise temizleyicisine gelince, onun sevap sahifeleri dopdolu idi. Ancak o sahifelerde günah vardı. Atlının amel defteri günahlarla dolu idi. Sevap hanesinde tek bir sevaptan başka bir şey yoktu. O elbise temizleyicisini öldürdüğü vakit, onun amel defterindeki bir tek günah silindi, atlının amel defterindeki sevab da silindi. Senin Rabbin dilediğini yapar, istediği şekilde hükmeder.”
HACER-İ ESVED
Ömer İbnü’l-Hattâb (R.A.), bir haccı esnâsında Hacer-i Esved’e yaklaştı ve dudaklarını koyarak öptü ve dedi ki:
“- Çok iyi bilirim ki sen zarar ve menfâatı olmayan bir taş parçasısın. Eğer Resûlullâh (S.A.V.)’in seni takbîl ettiğini (öptüğünü) görmeseydim seni takbîl etmezdim, yani seni öpmezdim.”
Hazret-i Ömer (R.A.)’in bu sözüne Muhammed bin Cerîr-i Taberî diyor ki: “- Arablar, Câhiliyye devrinde putperest olup, Hacer-i Esved’i öpmeği de Arabların putlara hürmeti kabîlinden bir lâzıme-i ihtirâm zannetmelerinden endişe etmesi üzerine bu sözü söylemiş olduğunu” Taberî kayd etmişdir. Hacer-i Esved’i öpmekten ve el sürmekten gâye bu taş parçasına teabbüd değil, bil’akis doğrudan doğruya Allâh Teâlâ Hazretleri’ne ta’zîm ve Peygamber-i Zîşân Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in söz ve fi’l-i Nebevî’sine tereddütsüz ittibâ’dan ibârettir.
Allâh Teâlâ Hazretleri, bu taşa ta’zîmi emretmiş ve bunu haccın menâsikinden addeylemiştir.
İbn-i Ömer (R.A.)’in rivâyetinde ise: Hacer-i Esved gökten indirip Ebû Kubeys Dağı’na konulduğu zaman beyaz billûr gibiydi. Orada kırk sene bekledi. Sonra İbrâhîm Aleyhisselâm Kâ’be’yi yapınca yerine koydu. İbn-i Ömer (R.A.)’den rivâyet olunduğuna göre: Resûlullâh (S.A.V.) buyurmuşlardır ki: “Hacer-i Esved cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi. Fakat onu müşriklerin günâhları karartmıştır. Kıyâmet Günü’nde Uhud Dağı büyüklüğünde o da ba’s olunacak, arz ehlinden onu kim istilâm edip öptüyse onun hakkında şehâdet edecektir.” (Hz. M. Sâmî Ramazânoğlu (K.S.), İbrâhim (A.S.), S: 137,138)