Mehmet Bina

Allah Korkusu

Mehmet Bina

Haşyet; korkmak, ürkmek anlamındadır, buradaki korku, insanın yaratılmış canlılardan değil, Alkah'a karşı hürmet, saygı ve sevgi neticesi meydana gelen bir korkudur. 
İnsan Allah’tan O’nu sevdiği, saydığı ve hürmet ettiği için korkar, bu tür korku sadece Allah için duyulur, başkası için duyulmaz. 
Bu sebeple Kur’an-ı Kerimde Allah’tan korkar gibi başkalarından korkmak ayıplanmaktadır: “Onlara savaş farz kılınınca içlerinden bir grup, insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla korkmaya başladılar.
• Peygamberlere gelince, onlar Allah’tan başka kimseden korkmazlar. Şartlar ne olursa olsun hiçbir şeyden çekinmeden Allah’tan aldıklarını insanlara tebliğ ederler.
• Korku her insanda değişik biçimlerde ortaya çıkar.
Rabbimiz, korkulması gereken gerçek makamın kendisi olduğunu bildirerek; "Sadece benden korkun." (Bakara 40) buyurmuştur. 
• Allah Tealâ, Kur'an-ı Kerim’de zalimlikleri ve taşkınlıkları sebebiyle helâk edilen kavimlerden ve onların perişan yurtlarından bahseder. Nuh ve Lût peygamberlerin kavimlerinin akıbeti, Âd, Semûd ve Medyen halkının acıklı sonu, Firavun’un ibret dolu hayatı ve korkunç ölümü bu misaller arasındadır. 
▪︎Peygamberimiz )s.a.v).: “Allah Tealâ, zalime, zulmünden vazgeçmesi için bir süre  tanır. Neticede onu yakaladı mı, artık bırakmaz.” buyurmuş, sonra da: “Rabbin kasabaların zalim halkını yakaladığı zaman böyle yakalar!” (Hûd 102) ayetini okumuştur. (Tirmizî, Tefsîr, 12)
*
Allah (cc)'a karşı duyulan saygı ve korkunun mümin kişiye neler kazandırdığını güzel bir biçimde anlatan bir hadis-i şerifi, Muhammed b. Sa‘d babası Sa‘d b. Ebu Vakkas r.a.'dan şöyle nakleder:
• " Hz. Ömer (r.a.) Rasulullah s.a.v.'in yanına girmek için izin istedi. Bu sırada Allah Rasulü'nün yanında Kureyşli kadınlar bulunuyordu. Kadınlar Rasulullah'tan bazı isteklerde bulunuyorlar ve kendilerine daha çok vermesini istiyorlardı. 
Bu konuşma sırasında kadınların sesi Rasulullah'ın sesinden yüksek tonda idi. O, Ömer'e izin verince bu kadınlar hemen perdeye doğru koşuştular. 
Hz.Ömer huzura girdiğinde Rasulullah s.a.v. (kadınların haline) gülüyordu. Ömer r.a.:
– Allah senin yüzünü hep güldürsün ey Allah'ın Rasulü! Babam anam sana feda olsun, sizi güldüren nedir, diye sordu. Hz. Peygamber s.a.v.:
– Yanımda bulunan şu kadınların haline hayret ettim. Senin sesini işitince hemen perdeye doğru koştular, buyurdu. Ömer r.a.:
– Babam anam sana feda olsun, sen onların saygı ve hürmetine benden daha layıksın, dedi. Sonra kadınlara dönerek şöyle seslendi:
– Ey kendi kendilerinin düşmanı kadınlar! Rasulullah'tan çekinmiyorsunuz da benden mi çekiniyorsunuz?!
Kadınlar ona şöyle dediler:
– Evet, sen Rasulullah'tan daha şiddetli ve katısın!
Bunun üzerine Rasulullah s.a.v. şöyle buyurdu:
– Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki ey Hattab'ın oğlu, şeytan sana hiç yaklaşamaz. Sen bir yola girsen, şeytan mutlaka senin bulunduğun yoldan başka bir yola girer!" 
(Buhârî, Bed’ü'l-Halk 11)
• Hz. Ömer (R.A.) Kur'ândan bir âyet dinlediği zaman yere baygın dü-şerdi. Bir gün eline bir saman kırıntısı alarak şöyle dedi, «keski ben de bir saman kırıntısı olsaydım, adı anılmaya değer bir şey olmasaydım. Keski anam beni doğurmamış olsaydı.»
• O çok ağlardı, hüngür hüngür yaş dökerdi. Bu yüzden yanaklarından süzülen yaşların bıraktığı iki siyah iz her zaman yüzünde görülürdü.
• Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
— Sağılan süt memeye dönmedikçe Allah korkusu ile ağlayan kimde cehenneme girmez.»
•Bir gün Peygamber -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz sahâbîlerine şöyle bir kıssa anlattı:
Vaktiyle çok zengin bir adam vardı. Öleceğini anlayınca çocuklarını başına topladı.
“Yavrularım!” dedi. “Söyleyin bakalım, ben size karşı nasıl bir babaydım?”
“Sen babaların en iyisiydin” dedi çocukları.
“Öyleyse size bir vasiyetim var” diye sözüne devam etti adam. “Ya bu vasiyetimi tutarsınız veya sizi mirasımdan mahrum ederim.”
Çocukları:
“Vasiyetini elbette yerine getiririz” dediler.
Adam şunları söyledi:
“Ben hayatımda hiç iyilik yapmadım.
Eğer Allah beni hesaba çekecek olursa, en ağır cezayı bana vereceğini biliyorum.
İşte bu sebeple öldüğüm zaman cesedimi yakınız.
Sonra benden geriye kalan parçaları iyice ezip kül haline getiriniz.
Rüzgârlı bir günde külümü savurunuz. Belki o zaman Allah’ın azabından kurtulabilirim”
Çocukları ona, dediklerini aynen yapacaklarına söz verdiler ve sözlerini tuttular.
Allah Teâlâ yeryüzüne:
“O adama ait senin üzerinde ne varsa hepsini bir araya getir” diye emretti.
Yeryüzü bu emri derhal yerine getirdi.
Allah Teâlâ da o adama yeniden can verdi ve:
“Söyle bakalım, neden böyle davrandın?” diye sordu. Adam:
“Senin azabından korktuğum için öyle yaptım, yâ Rabbi” dedi.
Cenâb-ı Hak da onu azabından korktuğu için bağışladı. 
(Buhârî, Enbiyâ 54) 
•Davud a.s. mescidinde oturmuş. Zabur okuyor iken toprak üzerinde kırmızı bir kurtçuk görür. Kendi kendine şöyle der:
“Acaba bu kurtçuğu yaratmakla Allah Teala ne murad buyurmuş olabilir?” Cenab-ı Hak kurtçuğa izin verir, o da dile gelerek şöyle der: “Ey Allah’ın nebisi! Gündüzümü öğrenmek istersen, Allah Teala her gün bi defa “Subhenallahi ve’l-hamduli’llahi ve la ilahe illallahu vellahu ekber” (Allah Teala’yı her türlü eksiklikten tenzih ederim, her türlü hamd u sena Allah’a aittir, Allah’tan başka bir ilah yoktur ve en büyük olan Allah Teala’dır) dememi ilham etti. Gecemi öğrenmek istersen, her gecede de 1000 defa “Allahumme salli ala Muhammedini’in-Nebiyyi’l-Ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim” (Allahım, ümmi peygamberin Muhammed’e, O’nun ailesine ve ashabına salat u selam eyle) dememi ilham etti. Acaba sen hangi şeyleri söylüyorsun? onları söylersen de biz de senden istifade etsek!). Bunun üzerine Davud {a.s} kurdu küçümser tarzda söylediklerine pişman oldu. Allah’tan korktu, yaptığından tevbe ederek O’na tevvül etti.
• Peygamberimiz (S.A.V.) buyuruyor; “Allah korkusu her hikmetin başıdır. Çünkü Allah korkusu, Rabbimizden gelecek bir azaba karşı olan güveni ortadan kaldırır ve gururu ortadan kaldırır."

Yazarın Diğer Yazıları