
Allah'ın kullar üzerindeki hakkı, allah'a şirk koşmamaları
Mehmet Bina
• Şirk İslam'da, Allah'a ortak koşma anlamına gelen bir kavramdır.
Kur'an'a göre en önemli iman sorunu olan şirk, Allah'a ortak koşmak, Allah'tan başka ilah olduğuna inanmak ve ona tapmak anlamlarına gelir.
• Şirk'e düşen insan o kadar perişan olur ki, Yüce Allah ile bağları kopar; istikametini şaşırır; iyi ile kötüyü ayırd edemez hale gelir.
• "Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz. O'ndan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, büsbütün sapıtmıştır." (Nisa, 4/116).
• Bir de küçük şirk diye bir çeşit şirk daha vardır. O da, ibâdetlere riya ve gösterişi karıştırmak, Allah'ın rızasından sapmaktır.
Örnek başkası görsün diye namazını yavaş yavaş kılıp, kimsenin olmadığı yerde hızlı hızlı namazını kılarsa bu şirktir.
Sahabeden Muâz İbni Cebel (ra) şöyle dedi:
• Ben, merkeb üzerinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in terkisinde idim. Hz. Peygamber (sav):
- “Ey Muâz! Allah’ın kullar üzerinde, kulların da Allah üzerinde ne hakkı vardır, bilir misin?” buyurdu. Ben:
- Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Allah’ın, kulları üzerindeki hakkı, onların sadece Allah’a kulluk etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak tutmamalarıdır. ▪︎Kulların da Allah üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak tutmayan(lar) a azâb etmemesidir” buyurdu. Ben hemen:
- Ey Allah’ın Resûlü! Bunu insanlara müjdeleyeyim mi? dedim.
- “Müjdeleme, onlar buna güvenip tembellik ederler” buyurdu.
(Buhârî, Cihâd 46; Müslim Îmân 48, 49)
*Muâz İbni Cebel (ra) Resûlullah’ın terkisine binme ve ondan özel bazı bilgiler edinme imkân ve şerefine nâil olan sahâbîlerdendir. ▪︎Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre Ufeyr adındaki merkebin üzerinde bulunuyorlarmış. Resûlullah, terkisine aldığı sahâbîlerine yolda giderlerken bir şeyler öğretirdi.
Bu kez de Hz. Muâz’a “Allah’ın, kullar; kulların da Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu” öğretmiştir.
• Kulların yalnızca Allah’a kulluk edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaları Allah’ın kullar üzerindeki hakkıdır. Bu, kullar üzerine vâcip ve lâzım bir haktır.
Kulların böyle davranmaları halinde Allah Teâlâ’ya vâcip olmaksızın lâyık olan da onlara azâb etmemesidir. Çünkü bizim inancımıza göre hiçbir şey Allah’a vâcip değildir. Yani kimse onu bir şeye mecbur ve mahkûm edemez.
• Hz. Muâz’ın, bu büyük müjdeyi, halka duyurmak için istediği izni, Efendimiz, “Ona güvenip kendilerine düşen görevlerini ihmal ederler” gerekçesiyle vermemekle beraber, daha sonraki bazı gelişmeler üzerine Muâz bu olayı haber vermek zorunda kalmıştır. ▪︎Burada Hz. Muâz’ın, bir yasağı çiğnemesi söz konusu değildir.
• O zamanlar henüz müslüman olmuş bazı kimselerin bu işi yanlış anlaması endişesi vardı. İslâm, gönüllere iyice yerleştikten sonra, bir gerçeğin gizlenmemesi, bir bilginin zayi’ olmaması için bu olay duyurulmuş ve çok da güzel olmuştur.
Burada Sevgili Peygamberimiz’in “Bu müjdeye güvenip görevlerini ihmal ederler” uyarısına paralel olarak, tarih içinde olduğu gibi günümüzde de bazı kendini bilmez kimselerin, “ermiş” olduklarını, şeriatı aşıp hakikata ulaştıklarını iddia ederek ibadet etmeleri gerekmediğini söylemeleri akla gelmektedir.
• Halbuki İslâm’ın emir ve yasakları herkes için geçerli ve gerekli olduğu gibi, kulluk yapmaktan muaf tek kişi de söz konusu değildir.
İslâm dışı müslümanlık iddiaları sadece bir aldatmacadır. İbadet kaçkınları ve kulluk yılgınlarının bu tür aldatmacalarına asla kapılmamak ve itibar etmemek gerekir. Bir muâfiyet söz konusu olsaydı, herhalde bu, Hz. Peygamber için olurdu. O da olmadığına göre, bu “ermiş bozuntularına”, bu ibâhiyye kalıntılarına ne oluyor?
• Kul için ümit, kulluk görevinin mümkün olduğunca yerine getirilmesinden sonra bir anlam ifade eder. Kulluk dışında kalarak, Allah kullarına ait ümidi paylaşmaya kalkışmak kimseye bir şey kazandırmaz.
• Peygamberimiz (sav) bir hadiste şöyle buyurmuştur:
"Helak edici yedi şeyden sakının:
1. Allah'a şirk (ortak) koşmak;
2. Sihir (ve büyücülük gibi göz boyayan, aldatıp oyalayan şeyler)le meşgul olmak;
3. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymak;
4. Yetim malı yemek;
5. Savaş alanından kaçmak;
6. Faiz yemek;
7. İffetli, namuslu, suçtan beri, mü'mine kadınlara zina isnâd etmek." (Buharî, Vesaya, 23)
• Hadis-i Şeriflerden şu mesajları çıkarabiliriz.
1. Hz. Peygamber pek mütevâzi idi. Her fırsatta ashâb ve ümmetini bilgilendirirdi.
2. Şirkten uzak durup kulluk görevini yerine getiren müslümanlara Allah azâb etmeyecektir.
3. Ümit yüklü müjdelere güvenerek asıl görevimiz olan kulluğu ve güzel işleri aksatmamak gerekir.