
Allah için, Müslümanların birbirini sevmesi
Mehmet Bina
Allah için sevgi”, kişiyi kendi şahsi menfaati için değil, her hangi bir rant için değil, Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak, âhiret de saâdet ve selâmete ermek için sevmektir. Sevdiğini Allah için seven kimsenin, sevmediğini de Allah için sevmemesi lâzımdır.
Peygamberimiz (sav), "Şu üç haslet kimde bulunursa imanın tadını tatmıştır: Allah ve Resul’ünü herkesten ve her şeyden fazla sevmek. Sevdiğini ancak Allah için sevmek. İman ettikten sonra, ateşe atılmaktan nefret eder gibi, küfre dönmekten nefret etmek.” (Buharî) buyurmuştur.
Efendimiz (sav) bir din kardeşini Allah için sevmenin, Allâh’ın muhabbetine vesîle olduğunu şöyle ifâde buyurmuştur:
-“Bir kimse, başka bir köydeki (din) kardeşini ziyâret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek (ve sınamak) için onun yolu üzerinde (insan sûretinde) bir melek vazîfelendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek:
«–Nereye gidiyorsun?» dedi. O zât:
«–Şu köyde bir din kardeşim var, onu görmeye gidiyorum.» cevâbını verdi. Melek tekrar sordu:
«–O kardeşinden elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?» Adam:
«–Hayır, ben onu sırf Allah rızâsı için severim, onun için ziyâretine gidiyorum.» dedi. Bunun üzerine melek:
«–Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öyle seviyor. Ben, bu muştuyu vermek için Allah Teâlâ’nın gönderdiği elçiyim.» dedi.” (Müslim, Birr, 38)
Muâz radıyallahu anh, Resûlullah (sav)i şöyle buyururken dinledim dedi:
Allah Teâlâ; “Benim rızâm uğrunda birbirlerini sevenler için peygamberlerin ve şehidlerin bile imreneceği nurdan minberler vardır” buyurmuştur. (Tirmizî, Zühd 53)
Cenâb-ı Hakk’ın birbirini Allah için seven müslümanlara âhirette ikrâm ve ihsân edeceği lutuflardan bir yenisini daha bu kudsî hadisten öğrenmekteyiz.
Nurdan minberler.
Minber, oturacak yüksek ve şerefli bir mevki demektir. Nurdan ya da nurlu yüksek mevki ve makamlar, Allah için birbirlerini sevenlerin Allah katındaki yüksek değerlerinin göstergesi olmaktadır.
Peygamber ve şehidlerin onlara imrenmeleri, bu insanların peygamberlerden daha yüksek ve üstün oldukları anlamına gelmez. Buradaki gıbta yani imrenme ifadesiyle, “keşke biz de onlar gibi olsak, ya da keşke bizim de onlar gibi nurdan makamlarımız olsa” anlamında bir imrenme kasdedilmiş değildir. Peygamberlerin ve şehidlerin imrenmesini, yüzlerce safkan koşu atı olan birinin, gördüğü güzel bir ata imrenip almak istemesine benzetmek mümkündür. Yani maksat, Allah için birbirlerini seven insanların, Allah katındaki değerini takdir ve açıklamaktan ibarettir.
Daha açıkçası, “Onlara lutfedilen imkânlara Peygamber ve şehidler imrense yeridir” veya “Yüksek mevki ve parlak durumlarına rağmen eğer, peygamberler ve şehidler kıyâmet günü birilerine gıbta edecek olsalardı, bunlara imrenirlerdi” denilmiş olmakta ve böylece, bu insanların ne kadar mükemmel bir durumda oldukları anlatılmaktadır. ▪︎Nitekim Taberânî’nin rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte de “Allah için birbirlerini sevenler, arş-ı ilâhî etrafında yakut kürsüler üzerinde ağırlanırlar” buyurulmuştur.
Hadis-i Şeriflerden şu mesajları alıyoruz.
-Yüce Rabbimiz’in, kendi rızâsı için birbirlerini seven kullarına hazırladığı ikrâm ve ihsânları, herkesin beğeneceği üstün niteliklere sahiptir.
-Allah’ın nimet ve ikrâmına mazhar olmak bakımından peygamberler herkesten önde gelirler.
(Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları)