Mehmet Bina

Allah (CC)'ı Sevmek

Mehmet Bina

*Allah Teâlâ, Hazret-i İbrâhîm’e sayılamayacak kadar koyun sürüleri ihsân etmişti. Cebrâîl -aleyhisselâm-, insan sûretinde gelerek sordu:

“-Bu sürüler kimin? Bana sürülerden birini satar mısın?”

İbrâhim -aleyhisselâm-:

“-Bu sürüler Rabbimindir. Şu anda benim elimde emânet olarak bulunuyor. Bir kere zikredersen, üçte birini; üç kere zikredersen hepsini al, götür!” dedi.

Cebrâîl -aleyhisselâm- üç defâ:

“Bizim Rabbimiz, Rûh’un ve melâike-i kirâmın Rabbi, bütün kusurlardan münezzeh, cümle eksikliklerden pâk ve yücedir.” diye zikredince İbrâhim -aleyhisselâm-:

“-Al hepsi senin olsun, al götür!” dedi. Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“-Ben insan değil, meleğim, alamam.” dedi. İbrâhim -aleyhisselâm-:

“-Sen meleksen, ben de Halîl’im (Allâh’ın dostuyum). Verdiğimi geri almak bana yakışmaz.” diyerek karşılık verdi.

Nihâyet İbrâhim -aleyhisselâm-, sürülerinin hepsini sattı. Mülk alıp vakfetti.

İbrâhim -aleyhisselâm-, canı, evlâdı ve malı ile ağır bir imtihan geçirdi. Hepsinde de Rabbine büyük bir teslîmiyet ve muhabbetle râm oldu. Halîlullâh (Allâh’ın dostu) olarak kulluğun zirvesine erişti.

*Gönlündeki ilâhî muhabbeti, kelâmullâh vesîlesiyle izhâr eden bir sahâbînin hikâyesi şöyledir:

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- o sahâbîyi bir seriyyenin başında kumandan olarak göndermişti. O mübârek sahâbî, arkadaşlarına namaz kıldırıyor, ancak kıraatini her defâsında İhlâs Sûresi ile bitiriyordu. Medîne-i Münevvere’ye döndüklerinde, durumu Allah Rasûlü’ne haber verdiler. Efendimiz:

“-Ona, niçin böyle yaptığını sorun!” buyurdu. Arkadaşları bunun sebebini sorduklarında sahâbî:

“-Bu sûre, Rahmân’ın vasıflarını anlatmaktadır. Bu yüzden, onu okumayı seviyorum.” cevâbını verdi.

Bunu öğrenen Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

“-Ona söyleyin, Allah Teâlâ da onu seviyor.” (Buhârî, Tevhîd, 1)

Ammar bin Yâsir’in (ra.) Allah’a Muhabbeti

Ammar bin Yâsir -radıyallâhu anh-, bir savaşa iştirâk etmek üzere Fırat Nehri’nin kıyısında yürürken, Allâh’a olan muhabbetini şöyle dile getiriyordu:

“Ey Allâh’ım! Kendimi şu dağdan atarak aşağıya yuvarlanmamın, Sen’in benden daha fazla hoşnut kalmana vesîle olacağını bilsem, bunu hemen yaparım. Büyük bir ateş yakarak içine atlamamın, Sen’in benden daha çok râzı olmana vesîle olacağını bilsem, onu derhâl yaparım. Yâ Rabbi! Kendimi suya atıp boğulmamın, Sen’in daha ziyâde hoşnutluğunu celbedeceğini bilsem, onu da hemen yaparım. Ey Allâh’ım! Ben sırf Sen’in rızân için savaşıyorum, beni zarara uğratmamanı diliyorum, ben Sen’i istiyorum.” (İbn-i Sa’d, III, 258)

Abdullah bin Ömer’in (ra.) Allah’a Muhabbeti

Abdullâh ibn-i Ömer -radıyallâhu anh-, ashâb-ı kirâmın ileri gelen zenginlerinden biriydi. Servetinin fazla birikmesine meydan vermez, eline geçeni yoksullara dağıtırdı. Sâhip olduğu şeyler içinde en çok beğendiklerini, Allâh yolunda sarf edilmek üzere ayırırdı. İyi hâlini gördüğü ve bilhassa namaz kıldığını öğrendiği bütün kölelerini âzâd etmeye başlamıştı. Dostlarından biri, onu îkâz etti ve; kölelerinden bir kısmının Allâh rızâsı için değil de, sırf âzâd edilmek maksadıyla câmiye geldiğini söyledi. Hazret-i Abdullâh, kalbindeki Allâh muhabbetini yansıtan şu güzel cevâbı verdi:

“-Bizi Allâh ile aldatmak isteyenlere aldanmaya râzıyız!” (İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 343)

(İslam ve ihsan)

Yazarın Diğer Yazıları