Mehmet Bina

ALİ ULVİ KURUCU'DAN İKİ İBRETLİK RAMAZAN HATIRASI :2

Mehmet Bina

Gerçi sen bilirsin bunu ya, ben hatırlatmak için söylüyorum. Hele şu Ramazan gününde yapılan tesbihlerin, oğlum, daha çok tesiri oluyor. Gerçi sen hâfızsın, tabii Kur'an-ı Kerim okursun, virdin de vardır. Ama onları bitirince, bu tesbihe devam et; bu tesbih çok faydalıdır. Bir de Efendimiz sallallahü aleyhi ve selleme salâvatı unutma. Tesellin bu olsun, zikrin de bu olsun, fikrin de bu olsun...”

...Ed-dîn Kaviy...

Oturup dinlenmemi teklif etti. Oturdum.

“- Efendim, valide pirinç istedi.” dedim. Pirinci verdi. O sırada gayri ihtiyarî ağzımdan şu söz çıktı:

“- Bugün biraz sıcak değil mi?”  dedim.

“- Na'am, velâkin ed-dînu kaviyyun yâ veledi... Evet, fakat ey oğlum, din daha kuvvetli...”

Abdulhadi Amca'nın dükkânında duvarda bir tulum asılı. Tulumun içinde su var. Sam rüzgârı esti mi, tulum da, su da soğurdu. Karşısına koymuş, şıp şıp su damlıyor. Akşama içecek. O sözünü hiç unutmam:

“ - Evet, sıcaktır, fakat din ondan daha kuvvetlidir.”

Sıcak diye oruç mu yiyeceğiz, haşa! Ölürüz de yemeyiz. Ölüm vuslatın kapısı, Cenab-ı Hakk'a kavuşmanın ilk kapısıdır. Mü'minin safası ölümden sonra başlar.

 Bu "ed-dîn kaviy" kelimesini valideye söyledim. Son gününe kadar sık sık; ”- Oğlum ed-dîn kaviy, Abdulhadi amcan ne dedi? Ed-dîn kaviy oğlum, din daha kuvvetli...”

Dükkânında hep öyle zincire tutunup ayakta dururdu. Zincirin bir de kulpu vardı. Parmaklarını ona geçirir, dururdu. Müşterilerini karşılardı.

Herhalde yorulmamak için zincire tutunurdu. Ama neden ayakta dururdu, bilmem. Belki müşterilerine karşı bir hürmet alâmetiydi. Öyle karşılar, ”- Ehlen ve sehlen, buyurun.” derdi. Güler yüzlü, hayır sözlü bir zat idi.

Yazarın Diğer Yazıları