Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

Hz. Ömer’in çıktığı kapıda ise bizim şikayetlerimizi yanlış tercüme ederek, kralın oğlunu korumaya çalışan kişinin aslıolduğunu gördük.İşte Hz. Ömer senin eline verdiği deri parçasının üzerine “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözüyle bana bunu hatırlatıyor. Halkına zulmedersen seni darağacına çekerim diyor.

 

Senin gözyaşlarına bakmam, tıpkı Nuşirevan’ın öz oğlunun gözyaşına bakmadığı gibi. Şimdi anladın mı neden benim benzim sarardı?Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi vatandaş, hem arsasını hibe etti ve hem de İslam’a girdi.Fazla söze gerek var mı sizce? Bence hayır. Bir yerlere adam seçerken, birilerine yetki verirken, kul hakkı söz konusu olduğunda, ceza ve mükafat dağıtırken, acaba Hz. Ömer gibi kılı kırk yarabiliyor muyuz?

 

 

 

 

SUSKUN BÜLBÜL
Bir zamanlar bir Allah dostu velinin bahçesinde bir bülbül yaşardı. Her gün Allah’ın bin bir ismini terennüm eder şakırdı. Bir gün çok şiddetli bir kasırga onun yuvasını yer ile yeksan etti. O günden sonra o bülbül bir daha ötmez oldu.
Allah dostu veli bir gün bu bülbüle niçin artık ötmediğini sordu. Bülbül :
- Benim çok güzel bir yuvam vardı. Onun içinde güzel yumurtalarım vardı. Mutlu ve ümitli olarak yaşarken Rabbim bir kasırga gönderdi. Yurdum yuvam yıkıldı, yumurtalarım telef oldu. Onun üzüntüsünden ötmez oldum dedi.
Bunun üzerine o veli kulübesine dönüp bu işin hikmetini öğrenmek için murakabeye daldı. Bir dalgınlık anında Rabbül-âlemîn gönlüne şunları ilham etti:
- O bülbüle söyle ki, eğer o kasırgayı gönderip yuvasını yıkmasaydım yaprakların arasından kendisine yaklaşmakta olan iri bir yılan onu yutuverecekti.
Allah dostu bülbüle bunları anlatınca bülbül ağladı tövbe istiğfar etti. Tekrar Rabbinin bin bir ismini terennüm edip şakımaya başladı.
Hz. Mevlana der ki:
“Deveci yaralı devesinin yarasını enfeksiyon kapmaması için dağlar ve deve acı çeker. Deve niçin acı çektiğini bilmez, devenin sahibi de o işi niçin yaptığını deveye söylemez. Söylese de zaten deve anlayamaz..

 

İMAMI AZAM BİR ATEİST FİLOZUFU SUSTURDU

Bir gün Bağdat’a Allah’a inanmayan felsefecilerden bir grup gelir. Gurubun reisi olan felsefeci, oradakilere; bazı sorularının olduğunu ve Bağdat’ın en büyük alimi ile karşılaşmak istediğini belirtir. Orada bulunan cemaat, felsefecileri İmamı Azam hazretlerine götürürler. İmamı Azam hazretleri ise o esnada, talebelerine bir kerpiçle teyemmümün nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler İmamın kendisine üç soru sormak istediklerini belirtince, İmamı Azam hazretleri onlara;
– Sorunuz nedir? der.
Felsefecilerin reisi önceden hazırlayıp bir çok kimsenin cevap veremediği sorusunu sorar:

– Ey İmam! Birinci sorumuz; Allah var dersiniz, ama görünmez. Haydi gösterin de inanalım. İkincisi; Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz, hiç ateş ateşi yakar mı? Üçüncü sorumuz ise; işittiğime göre hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu söylermişsiniz. Madem ki, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu iddia edersiniz o halde insanları yaptıklarından dolayı niçin suçlarsınız? Bırakın da insanlar istediğini yaşasın.” der.
Bunun üzerine İmamı Azam hazretleri elindeki kuru kerpici adamın başına vurur ve felsefecinin başı yarılır. Ateist felsefeci derhal zamanın mahkemesine başvurup, İmamı Azam hazretlerinden şikayetçi olur. Bunun üzerine İmamı Azam hazretleri mahkemeye çağırılır.
Kadı efendi(Hakim) felsefeciye sorar:

Yazarın Diğer Yazıları