Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI (2)

Mehmet Bina

ÜÇ ŞEY VAR Kİ...

Süfyan Sevrî kuddise sirruh hazretlerinin gençliğinde beli bükülmüş, ihtiyar gibi olmuştu. Sebebini soranlara:

- Kendisinden ilim öğrendiğim bir hocam vardı. Ölüm halinde kendisine iman telkin ettiğim halde, kelime-i tevhidi getirmedi, imansız gitdi. Bunun üzerine nasıl olur da belim bükülmez? derdi.

Anlatıldığına göre Ömer İbni Abdilaziz hazretleri, bir gece namaz kılıyordu. Namazda, Fatiha’dan sonra aşağıdaki âyetleri okumuştu. Bu esnada çok hislendi. Ağlamağa başladı. Daha sonra aynı âyetleri tekrar tekrar okudu, hem de ağladı ve böylece sabahı etti. Okuduğu âyetler şunlardı:

-”Boyunlarında, boyunduruklar ve zincirler bulunduğu halde ki onlar bu vaziyette önce sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.” (Mümin/71, 72) Hakîm kuddise sirruh buyurur ki:

- Şu üç şeyden başka bir şeye ihtimâm gösteren veya o üç şeyden başka bir şey için kederlenen kişi hüznü de süruru da bilmiyor demektir. Bunlardan biri: Ömrünün imanlı olarak son bulup bulmayacağı hususunda kederlenmek ve endişelenmektir. Kişi bu hususda kederlenmeli, endişelenmeli ve bu dünyadan imanlı olarak göçebilmek için her türlü gayret ve ihtimamı göstermelidir. İkincisi; Allah’ın emirlerini tam olarak yerine getirip getiremediği hususunda kederlenip endişelenmektir. Kişi bu hususlara kederlenmeli, endişelenmeli. Ve Allah’ın emirlerini tam olarak, yerine getirebilmek için, her türlü ihtimam ve gayreti göstermelidir.

Üçüncüsü; Hasımlarından yakasını kurtarıb kurtaramayacağı hususunda kederlenip endişelenmektir.

HASRET VE NEDAMET GÜNÜ!

Temim Dârî hazretlerinin aşağıdaki âyeti kerimeyi bir gece sabaha kadar tekrar tekrar okuduğu ve ağladığı rivayet edilir: “- Yoksa kötülükleri işleyenler, kendilerini, iman ederek iyi amel ve hareketlerde bulunanlar gibi yapacağımızı, dirim ve ölümlerinin bir olacağını mı sandılar? Hükmede geldikleri bu şey ne fena.” (Câsiye suresi, 21) Yahyâ Râzî bin Muaz kuddise sirruh buyurdu ki:

- Ey İnsanlar! Unutmayınız, yarın mahşer yerine bölük bölük, dört bir yandan geleceksiniz. Allahü Teâlâ’nın huzurunda hesaba çekileceksiniz, yaptıklarınızın hesabını harfi harfine vereceksiniz.

Hesabını vermeyen günahkârlar, yaya olarak ve sıkıntı içinde bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Hesabını veren Allahü Teâlâ’nın sevgili kulları ise, rahat içinde cennete sevk edilirler. Kardeşlerim! Mahşer günü hasret ve nedâmet günüdür. O gün ta’rif edilemeyen büyük bir gündür. O gün amellerin tartıldığı, dünyada yapılan bütün iyiliklerin, ortaya döküldüğü, gizli saklı hiç birşeyin kalmadığı bir gündür. O gün feryatların yükseldiği bir gündür. O gün hilekârların, riyakârların ortaya çıkacağı, kimin ne olduğunun, belli olacağı bir gündür. O gün bir takım insanların, yüzleri beyaz, bir kısmının ise, simsiyah olacağı bir gündür. O gün hiç kimsenin bir başkasına yardım edemeyeceği ve hiç kimsenin, hile yapıp tuzak kuramıyacağı bir gündür. O gün ananın, babanın evlâddan ve evlâdın ana babadan kaçacağı, birbirine hiç yardım edemeyeceği bir gündür. O gün zalimlerin yalvarmalarının, sızlanmalarının fayda vermiyeceği, her nefsin ancak kendini düşüneceği bir gündür.

İLGİNÇ BİR SORU

İmam-ı Azam´ın da bulunduğu bir mecliste birisi şöyle bir soru sordu :

- “Bir adam ki, cenneti istemez, cehennemden korkmaz, ölü eti yer, rükûsuz secdesiz namaz kılar, görmediğine şahitlik eder, fitneyi sever, hakkı istemez, bu adam kafir midir, mümin mi?”

Mecliste bulunanlar ağız birliği etmişçesine ;

- “Bunlar kafirin sıfatlarıdır, böyle bir adam kafirin ta kendisidir.” dediler.

İmam-ı Azam susuyordu : “Ya imam sen ne dersin?” dediler.

İmam-ı Azam, “Bunlar müminin sıfatıdır, böyle biri müminin ta kendisidir” dedi.

Itiraz ettiler: “Ya imam nasıl olur, mümin cenneti istemez mi, cehennemden korkmaz mı?..” diye. (Devam Edecek)

Yazarın Diğer Yazıları