Mehmet Bina

Ahiret Hazırlığı (2)

Mehmet Bina

Bunca yıldır ateşe tapmış olan ihtiyar gözlerinde beliren ümit kıvılcımlarıyla bu yabancıya bir kurtarıcı gibi bakarak "iyi söylediniz, ama tövbe edip yüce Allah'ın kapısına başvurursam, acaba beni kulluğuna kabul eder mi dersiniz? Sayısız günahlarıma rağmen" diye ortaya atılır. "Niye kabul etmesin? Eder. Çünkü yüce Allah (c.c.) kullarına en çok merhamet edendir" diyen Mûsa Peygamber'e bu defa ihtiyar, "mademki siz yüce Allah'ın bir ömür boyu kendi aydınlık yolundan kaçarak uzaklaşan bir kulunu bağışlayacağını ileri sürüyorsunuz, öyleyse bana nasıl iman etmem gerektiğini söyleyin de imana geleyim" diye sorar. Ardından da iman ederek, "Lâ ilâhe illallah, Mûsa Resûlullah (Allah'tan başka ilâh yoktur, Mûsa O'nun kulu ve elçisidir)" sözlerini zevk ve imanla sıraladı.

İman eder etmez bir çığlık kopararak ihtiyar hemen yere yuvarlandı. Ellerini, kollarını ve ayaklarını hareket ettirmeye çalışan Mûsa Peygamber baktı ki ihtiyar fani dünyaya gözlerini yummuş. Hemen bir su bularak yıkadı, kefenledi ve bir kabir kazarak gömdükten sonra kabri başına çömeldi, ardından da, "Ey Rabbim! Şimdi ruhunu teslim eden kulun az önce Kelime-i Tevhid getirerek imana gelmişti. Şimdi onun bir kerecik getirmiş bulunduğu Kelime-i Tevhid'e karşılık ona nasıl muamele edeceğini öğrenmek istiyorum. Ne olur bunu bana bildir, Allah'ım."

Allah'ın emriyle hemen Musâ'nın yanında beliriveren Cebrail (a.s.), "Ey Mûsa, Allah'ın selâmını getirdim. Sana şunları iletmemi bildirdi. Mademki doksan dört yıllık putperest ihtiyar, Lâ ilâhe illallah, Mûsa Resûlullah diyerek imana geldi. Biz O'nu dost edindik. Kendisini Cennetimize sokarak orada ipekli Cennet elbiseleri giydireceğiz."

Bunun üzerine Mûsa Peygamber sevinçle oradan ayrılarak milletinin yanına vardığında başından geçenleri olduğu gibi anlattı. Müminler derin bir memnunluk içine gömülerek bu işin sırrını kavramaya koyuldular. "Lâ ilâhe illallah, Mûsa Rasûlüllah(Allah'tan başka ilâh yoktur, Mûsa O'nun kulu ve elçisidir" cümlesinin harflerini saydıklarında baktılar ki yirmi dört harf var. Demek oluyor ki, yüce Allah (c.c.) imana gelen ihtiyar adamın getirdiği Kelime-i Tevhid'in her bir harfine karşılık dört yıllık günahını affetmişti. Böylece adam bir aylık günahı dışında tüm günahlarından arınmış olarak öbür dünyaya göç etmişti.

Yüce Allah (c.c.) cümlemizi Kelime-i Tevhid'i dilinden düşürmeyen kullarından eylesin, âmin.

Revnak-ül Meclis  

 

HÜKÜMDARIN FAKİR BİR KADININ ARSASINI ALMASI..

Eski Endülüs Hükümdarlarından biri fakir bir kadının arsasına yeni bir saray yapılmasını emretti. Arsa hükümdarın sarayına alındı ve hükümdar arsanın bedelini de ödemiyordu. Müşkül durumda kalan kadın, çareyi, hükümdarı, kadıya şikâyet etmekle buldu.

Zamanın Şeyhü’lîslâmı, kadını dinleyip haklı olduğuna hükmettikten sonra, hükümdara hiç bir şey söylemeden bir çuval ve bir de kazma kürek alıp kadının arsasından toprak doldurmaya başladı. Padişah sarayından Şeyhü’lîslâmı seyrediyor kendi kendine:

— Herhalde Şeyhü’l İslâm aklını oynatmış olsa gerek, diyordu. Şeyhü’l İslâm çuvala bir miktar toprak doldurdu ve sırtına alıp götürmek istedi. Fakat ihtiyar olduğundan ve toprak da ağır olduğundan kaldıramamıştı. Biraz daha toprak koyup çuvalı ağzına kadar doldurdu. Tekrar kaldırmak istediğinde tabi ki, kaldıramaz! Şeyhü’lİslâmın bu acayip halini seyreden hükümdar daha fazla sabredemeyip huzuruna çağırdı ve:

— Hocam, sen bu zayıf halinle bu çuvalı nasıl kaldıracaksın? Bir de çuvalı boşaltacağına habire dolduruyorsun. Bunu kaldıramayacağını nasıl düşünemiyorsun? diye sordu.

Şeyhü’lîslâmın istediği olmuştu:

— Peki Sultanım, siz benim omuzlarımın o çuvalı’ kaldıramayacağını biliyorsunuz da yarın huzur-u İlâhîde o arsayı kaldıracak güce sahip olamayacağınızı niye düşünemiyorsunuz? Sizin omuzunuz benim omuzlarımdan çok mu kuvvetli? diye konuşmaya başlayınca hükümdar hata ettiğini, hocanın kendisini ikaz için böyle yaptığını anladı ve kadının arsasını gasbetmekten vazgeçti.

 

Yazarın Diğer Yazıları