
Ahiret Hazırlığı (2)
Mehmet Bina
Dünyadaki varlık, serçe parmağındaki su gibidir. Bel bağlamaya gelmez. Bu dünyanın, bunun gibi olan hayaline aldanan kimseye yazıklar olsun!.. Ya Ömer! Bu dünyayı hoşluk ile geçirenin, ahirette nasibi olmaz. Bu dünyayı zahmet ile geçiren ise ahiretini rahat ve huzur içinde geçirir. (Müslim, Tirmizi)
Buna benzer başka bir rivayet de şöyledir: “Hz. Ömer, Hz. Peygamber (sav)’in huzuruna girdi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir hasırın üzerinde yatıyordu. Hasır, peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin yanlarında iz bırakmıştı. Hz. Ömer:
– Ey Allah’ın Resulü! Bundan daha yumuşak bir yatak edinseydin olmaz mıydı? Dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– Dünya ile ne işim var. Dünya ile benim ilişkim, bir yaz günü dinlenmek için bir ağacın gölgesine oturup, biraz sonra bırakıp giden yolcunun haline benzer. (Ahmed bin Hanbel, İbn Hıbban, Beyhaki)
DERSLER VE İBRETLER
Evet, işin gerçeği budur. Bu fani dünya, ne gönül verilecek ve ne de aldanacak bir yer değildir. İşte bu sebeple, dünyanın şerrinden Allah’a sığınmak lazımdır. İşte görüyorsunuz, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dünya ve dünyanın içindekileri çok güzel bir şekilde beyan etmiştir.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin Hz. Ömer’e yapmış olduğu bu tavsiye, aynı zamanda bütün ümmetinedir. Yani, bizleredir.
MALİK BİN DİNAR’IN TEVBESİ
Bazı kaynaklarda, Malik bin Dinar’ın hayatı şöyle anlatılır: Malik bin Dinar çok zengin bir padişahtı. Gününü içki içmek ve dünya keyf-ü sefası ile geçirirdi. Onun iki yaşında bir kızı vardı. Bu kız, birgün vefat etti. Kızı vefat ettikten sonra, Malik bin Dinar şöyle bir rüya gördü; Kıyamet kopmuş, insanlar haşir meydanında toplanmıştır. O sırada büyük bir yılanın kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Kendisini kaybetmek için mahşerdeki kalabalığın arasına daldı. Fakat yılanın yine kendisine doğru gelmekte olduğunu fark etti. Bunun üzerine, kaçmaya başladı ve yolda ihtiyar, zayıf, kambur bir adamla karşılaştı. Adama:
– Amca, bu yılanı benden uzaklaştır, dedi. Fakat adam:
– Bak sen gençsin, benim ise kuvvetim yoktur, diye cevap verdi.
Malik bin Dinar, yine yılanın üzerine doğru gelmekte olduğunu gördü. Kaçarken, bir ateş gördü ve yılanın dehşetinden kendisini ateşe atmak istedi. Fakat bu arada, bir ses: “Dön, sen ateş ehli değilsin!” dedi. Malik bin Dinar, tekrar ihtiyara:
– Bana yardımcı ol! Dedi. İhtiyar da:
– Bak, şu tepeye doğru git. Orada İbrahim Peygamber vardır. Yanında ise küçük iken ölen müslüman çocukları vardır. Eğer senin küçük çocuğun ölmüş ise belki orada bir çare bulursun, diye yol gösterdi. Malik bin Dinar hemen oraya gitti ve çocukların içinde kızını da gördü. Kızı onu görünce hemen yanına geldi ve yılanı Malik bin Dinar’dan uzaklaştırdı. Malik bin Dinar, kızına:
– Kızım, bu yılan neden kimseye değil de hep bana hücum edi-yor? Diye sordu. Kızı:
– Ey baba! Henüz kıyamet kopmadı, haşir meydanına toplanmadınız. Sen rüya görüyorsun. O yılan senin kötü amelindir. Sen nereye gidersen git, o mutlaka senin peşinden gelir, dedi. Malik bin Dinar:
– Peki, o ihtiyar adam kimdi? Diye sorunca, kızı şöyle cevap verdi:
– O ihtiyar adam, senin işlediğin salih amelindir. Onu çok zayıf bıraktığın için senin kötü ameline karşı koyamadı. Ey baba, sen bu hal üzere ölürsen, senin hayatın ebediyen böyle olacaktır.
Malik bin Dinar uyandığında, yatağın bir tarafta, yorganın bir tarafta olduğunu ve kendisinin yuvarlandığını gördü. Sıkıntıdan ter içerisinde kalmıştı. Bundan sonra, günahları ve keyfi sefayı bir tarafa bırakıp ve tövbe ederek Allah-u Zülcelal’e yöneldi. Bu sebebten dolayı, Allah-u Zülcelal’in büyük Evliyalarından oldu.