Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

İMÂM'I AZAMI AĞLATAN ÇOCUK! 
 Bir gün Ebu Hanife hazretleri, Çamurda yürüyen bir çocuğa rastlamıştı. Ona merhamet ve şefkatle tebessüm ederek; 
"evlâdım, dikkat et de düşmeyesin!" dedi
Çocuk da, zekâ ve basiret parıldayan gözleriyle imam’a döndü ve bir çocuktan beklenmeyecek şu ibretli cevabı verdi:
"ey imam! Benim düşmem basittir, düşersem yalnız ben zarar görürüm. Fakat asıl siz dikkatli olunuz! 
Çünkü eğer sizin ayağınız kayacak olursa, size tâbî olup ardınızdan gelenlerin de ayağı kayar ve düşerler ki, bunların hepsini kaldırmak da oldukça zordur."
Çocuğun sözlerine hayran kalan imam, ağlamaya başladı ve talebelerine şu ihtarda bulundu:
"şayet bir meselede size daha kuvvetli bir delil ulaşırsa, o hususta bana tabi olmayınız. 
İslâm’da kemalin alâmeti budur. Bana olan sevgi ve bağlılığınız da ancak bu şekilde ortaya çıkar."

PEYGAMBERİMİZİN ŞEYTANLA SOHBETİ 
Ibn- i Abbas (r.a.) Hazretlerinden naklen Muaz b. Cebel (r.a.) rivayet ediyor: 
- Bir gün Resulullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraberdik. Ensar’dan birinin evinde toplanmıştık... Tam bir cemaat olmuştuk.  Sohbete dalmıştık. Bu arada dışarıdan bir ses geldi: 
- Ev sahibi... İçindekiler... Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var, görülecek bir isim var. 
Bunun üzerine, herkes Resulullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Orada ve her zaman büyük oydu... İzin ondan çıkacaktı. Resulallah duruma vakıf oldu ve: 
- Bu seslenen kimdir, bilir misiniz? Buyurdu. Biz hep birden söyledik: 
- En iyi bilen Allah ve Resulü’dür. 
Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: 
- O, lâin İblistir –şeytandır- . Allah’ın laneti onun üzerine olsun... Buyurunca Hz. Ömer: 
- Ya Resulallah, bana izin veriniz onu öldüreyim, dedi. Resulallah efendimiz bu izni vermedi; söyle buyurdu: 
- Dur ya Ömer, biliyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir. Öldürmeyi bırak. 
Sonra da söyle buyurdu: 
- Kapıyı ona açın gelsin... O, buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalısınız, size anlatacaklarını dinleyiniz. 
Bundan sonrasını ondan dinleyelim; yani raviden. Şöyle anlattı: 
- Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi e bize göründü. Bir de baktık ki Şekli şu: Bir ihtiyar, şaşı, ayni zamanda köse, çenesinde altı ya da yedi kadar kıl sallanıyor, at kılı gibi. Gözleri yukarı açılmış. Kafası büyük bir fil kafası gibi. dudakları da bir manda dudağına benziyordu. Sonra söyle bir selam verdi: 
- Selam sana Muhammed; selam size ey cemaat- i müslimin. 
Onun bu selamı üzerine Peygamber efendimiz su mukabelede bulundu: 
Selam Allah’ındır ya lâin. Sonra ona söyle buyurdu: 
Bir iş için geldiğini duydum. Nedir o is? 
şeytan söyle anlattı: 
Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı, mecburen geldim. 
Resulallah Efendimiz: 
- Nedir o mecburiyet? 
Şeytan anlattı: 
- İzzet sahibi Rabbin katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki: “Allah Teâlâ sana emir veriyor; Muhammed’e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. 
Ona gideceksin ve Âdemoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını bir bir söyleyeceksin ona. Sonra o; ne sorarsa doğrusunu diyeceksin. Sonra... Allah Teala buyurdu ki; “Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu söylemezsen... Seni kül ederim; rüzgâr savurur... Düşmanların önünde seni rüsvay ederim.” İste böyle ya Muhammed, o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem; düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki, düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur. 

Bundan sonra, Resulullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz söyle sordu: 
- Madem ki, sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat; Halk arasında en çok sevmediğin kimdir? 
şeytan su cevabi verdi: 

Yazarın Diğer Yazıları