Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum. "Hayır, adına ne işlerseniz Allah onu bilir" (Bakara: 215) ayetiyle mukabele etti. Devemi yanına getirdim. Binecekken, "Mü'min erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar" (Nûr: 30) ayetini okudu. 
Gözlerimi çevirdim; binecekken deve ürküp kaçtı, bu arada elbisesi az yırtıldı. "Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip, onu hak etmeniz sebebiyledir" (Şûrâ: 30) âyetini mırıldandı. "Sabret, deveyi bağlayayım!" dedim. "Bu hususta Süleyman'ı anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık" (Enbiyâ: 79) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı olduğumu kastetti. 
Deveye bindi ve "Bunu bize baş eğdiren Allah'ı tesbih ederim; yoksa bunu biz başaramazdık. Ve sonunda şüphesiz Rabbimize döneceğiz!" (Zuhruf: 13-14) ayetlerini okudu. "Haydi!" diye deveyi hızlandırdım. "Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme. Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!" (Lokman: 19) mukabelesinde bulundu. 
Yürürken şiir okumaya başladım. "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun!" (Müzzemmil: 20) dedi. "Şiir okumak haram değil ki!" dedim. "Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüp anlar!" (Bakara: 269) cevabını verdi. 
Bir süre gittik; sonra evli olup olmadığını sordum. "Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden sormayın!" (Mâide: 101) ayetini okudu. 
Derken kafilesine ulaştık ve "Kafile içinde kimsen var mı?" dedim. "Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür!" (Kehf: 46) dedi. Anladım ki, evlâdı var. İsimlerini sordum. "Allah İbrahim'i dost edindi; Allah Musa ile konuştu; Ey Yahya, Kitaba kuvvetle tutun!" (Nisâ: 125, 164; Meryem: 12) ayetlerini okudu. 
"Ey İbrahim, ey Musa, ey İsa!" diye kafileye seslendim. Nur yüzlü üç genç "Buyur!" diye çıkageldi. Onlara para verip, "Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli davransın!" (Kehf: 19) dedi. 
Yiyecek gelince bana, "Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!" (Hâqqa: 24) dedi. 
Çocuklara, "Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten yemem!" dedim. "Annemiz" dediler, "Ağzından Cenab-ı Allah'ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kuran’la konuşur." 
İbn Mübarek, bu hadiseyi Kuran’da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı.                    
-ŞU ALTI NASİHATE UYARSAN, ALTI YÜZ BİN NASİHATE UYMUŞ OLURSUN
Bir gün Peygamber efendimiz hazret-i Aliye hitaben;
-Ya Ali! Altı yüz bin koyun mu istersin yahut altı yüz bin altın mı veya altı yüz bin nasihat mi istersin? Buyurunca hazret-i Ali;
-Altı yüz bin nasihat isterim ya Resûlullah cevabını verir. Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyururlar ki:
-Şu altı nasihate uyarsan, altı yüz bin nasihate uymuş olursun.
1-Herkes nafilelerle meşgul olurken, sen farzları ifa et. Yani farzlardaki rükünleri, vacipleri, sünnetleri, müstehâbları ifa et.
2-Herkes dünya ile meşgul olurken, sen Allahü teâlâyı hatırla. Yani din ile meşgul ol, dine uygun yaşa, dine uygun kazan, dine uygun harca.
3-Herkes birbirinin ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarını ara. Kendi ayıplarınla meşgul ol.
4-Herkes, dünyayı imar ederken, sen dinini imar et, zinetlendir.
5-Herkes halka yaklaşmak için vasıta ararken, halkın rızasını gözetirken, sen Hakkın rızasını gözet. Hakka yaklaştırıcı sebep ve vasıtaları ara.
6-Herkes çok amel işlerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlâslı olmasına dikkat et!                        
 

Yazarın Diğer Yazıları