Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

"İlahî! Bana ihsanda bulunduğun kadar kime ihsanda bulunmuşsun? Bana gören göz, duyan kulak ve sağlam bir beden vermişsin ve beni güçlü kılmışsın; öyle ki hiç dikmediğim ve korumasında hiçbir zahmet çekmediğim bir ağacın yanına gidebildim.

O ağacı benim için bir rızık vesilesi kılmışsın ve bir kimseyi gönderdin de onu benden aldı ve onun parasıyla ekmediğim bir buğdayı aldım ve ateşi bana ram ettin, onunla ekmek pişirdim, ibadet ve itaatinde güçlü olmam için rağbetle onu yedim. Allah'ım, sana hamd olsun"

Metta, bu sözleri söyledikten sonra ağladı. Bu esnada Davud, oğlu Süleyman'a: (aleyhimesselam) "Oğlum! Kalk gidelim. Ben bu zat gibi Allahü tealaya şükreden bir kul görmedim" dedi.

 

PEYGAMBERİMİZE (SAV) DİL UZATAN DÜNYADA DA AHİRETTE DE CEZASINI BULUR...                                                                                              İslâm'dan nasipsiz bir Moğol Emîrinin yanına, Moğolların büyüklerinden sayılan Hıristiyan bir grup gelmişti. Bir müddet sonra o bedbahtlardan biri,

Rahmet peygamberi(s.a.v.) efendimizi güya- gözden düşürmek maksadıyla, İçindeki kin ve gayzını kusmaya başladı.

Hemen yanlarında ise, Bağlı hâlde bir av köpeği bulunuyordu.

Bu kimse nahoş sözlerini uzatınca, köpek bağını kopardı ve o bedbahtın üzerine atlayarak yüzünü yaraladı.

Etrafındakiler hemen duruma müdahale ederek adamı köpeğin elinden kurtardılar.

Bunun üzerine gelenlerden biri:- bu, muhakkak Muhammed sav hakkındaki (edepsiz) konuşman sebebiyle oldu! Dedi. O ise:

- Hayır, bilakis bu köpek izzet-i nefis sahibi bir hayvandır. Benim elimle işaret ettiğimi görünce kendisine zarar vereceğimi zannetti (ve o sebepten bana saldırdı. ) dedi.

Sonra tekrar efendimiz(s.a.v.) hakkındaki yakışıksız sözlerine devam etti ve konuşmasını uzattı. Bunun üzerine bağını tekrar koparan köpek, çok kızgın ve hızlı bir şekilde adamın

Üzerine atladı ve adamın gırtlağını tuttuğu gibi koparıp attı. Adam da, hemen oracıkta ölüp gitti.

Yaklaşık kırk bin Moğol'un Müslüman olmasına vesile olan bu hâdise, en ufak bir emrine bile;

Anam-babam, malım ve canım sana feda olsun ya rasûlallâh! Diyen müminlerin yanı sıra, hayvanatın dahi

Âlemler sultânı'na göstermiş olduğu engin muhabbetin bariz bir misalidir.                       

ONU SÖYLEYEN DİL BENDE; AMA ONA İNANAN KALP SENDE

Hoca vaazında;

 “Bismillah diyerek yürürseniz, suyun üzerinden batmadan geçebilirsiniz.” der.

 Bu söze inanan bir köylü, artık köprü yerine nehirden geçmektedir. Bir gün hocayı evine davet eder. Kabul eden hocayla birlikte giderken, karşılarına nehir çıkar ve adam nehrin üzerinden yürüyerek geçer. Ama hoca suya girmeye cesaret edemez.

 Şaşkın köylü:“Hocam böyle dememiş miydiniz, gelsenize!”

Diye seslenir. Hoca şöyle cevap verir:

“Onu söyleyen dil bende; ama ona inanan kalp sende…!”

SIRAT KÖPRÜSÜNÜ KOLAY VE RAHAT GEÇENLER

Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri buyurur:

“Sırat köprüsü kıldan ince, kılıçtan keskincedir. Dünya hayatında İslâm’ı yaşamak da böyledir. İslâm’ı tam olarak yaşamaya gayret etmek, Sırat köprüsünden geçmek gibidir. Burada nefse karşı mücadele güçlüğüne katlananlar, orada Sırât’ı kolay ve rahat geçeceklerdir. İslâm’a uymayan, hevâ ve heveslerine düşkün olanlar ise, Sırat’ı geçerken çok büyük zorluk ve meşakkatlerle karşılaşacaklardır.

Bunun içindir ki Allah Teâlâ, İslâm’ın gösterdiği doğru yola «Sırât-ı Müstakîm» ismini vermiştir. Bu isim benzerliği, İslâm yolunda bulunmanın, Sırat köprüsünü geçmek gibi olduğunu göstermektedir

Yazarın Diğer Yazıları