Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

Tâbircibaşının bu yorumu, padişahın gönlünde âdeta soğuk rüzgârlar estirir. Bir anlık sessizliğin ardından pâdişâh hiddetle kükrer:
- Tez atın şunu zindana, felâket tellâlı olmak neymiş öğrensin! 
Muhafızlar, tâbircibaşıyı yaka-paça götürüp zindana atarlar. 
Padişah, bu kez huzurundaki diğer bir tabirciye dönerek:
- Sen söyle bakalım, rüyamın tabiri nedir, hayır mıdır, şer midir? der. 
Tabirci sükûnet içinde bir müddet düşünür, sonra birden yüzü aydınlanır ve tane tane konuşmaya başlar:
- hayırdır padişahım hayırdır! Der. 
- bu rüyâ, bütün yakınlarınızdan uzun yaşayacağınızı ve daha nice seneler ülkenizi huzur ve saadetle idare edeceğinizi gösterir. 
Bu habere çok sevinen Padişah, tabirciye iki kese altın ihsan eder. 
Olup biteni başından beri izleyenler ise, şaşkınlıkla tabirciye şu suale sorarlar:
- Aslında sen de tâbircibaşı da aynı şeyi söylediniz. Pâdişah neden onu cezâlandırdı da seni mükâfatlandırdı? 
Tâbirci tebessüm eder ve şöyle der :
-elbette aynı şeyi söyledik; 
Fakat öyle zaman olur ki, ne söylediğinden ziyade
Nasıl söylediğin ve kime söylediğin daha mühimdir. 
Kıssada ki hisse: hakkı söylerken, sözü, muhatabın hissiyatını dikkate alarak, İnce düşünüş, firâset, nezaket ve zarafetle söylemenin ne derece ehemmiyetli olduğudur. 
Zira Rabbimiz, kullarının bu hususta hassasiyet sahibi olarak tatlı, gönül alıcı ve yumuşak söz söylemelerini emir buyurmaktadır. 
Bu hakikat ayet-i kerîmede şöyle bildirilmektedir:
- kullarıma söyle, Sözün en güzelini söylesinler. (el-İsrâ, 53)                        
              ŞÜKREDİCİ KUL
Bir gün Davud aleyhisselam: "Ya Rabbi! Cennet arkadaşım olacak kimseyi bana tanıt" diye arz etti. 
Allahü teala buyurdu ki: 
"Senin Cennetteki arkadaşın Yunus aleyhisselamın babası Metta'dır" Davud aleyhisselam, Allahü teala'dan Metta'yı görmek için izin istedi. Allahü teala da izin verdi. Davud aleyhisselam, oğlu Süleyman aleyhisselamla birlikte Metta'nın yaşadığı bölgeye gittiler. 
Orada hurma lifinden yapılmış bir ev gördüler. Oradakilere: "Metta nerededir?" diye sordular. Cevaben: "O, odun satılan pazardadır" dediler. 
Çok geçmeksizin Metta, başı üzerinde bir miktar odun olduğu halde geldi. Allahü tealaya hamd ettikten sonra odunları satışa koyarak şöyle dedi: 
"Kim helal parayla helal odun almak istiyor?" Orada bulunanlardan biri onun odunlarını aldı. Bu sırada Davud ve Süleyman aleyhimesselam ona selam verip, hal ve hatırını sordular. Metta onları evine davet etti ve odunun parasıyla bir miktar buğday alarak evine götürdü. 
Sonra onu un yapıp hamur etti ve pişirerek misafirlerin önüne getirdi. Kendisi de diz çökerek getirilen ekmeği yemekle meşgul oldular.
Metta "Bismillah" diyerek bir lokma aldı, onu yuttuktan sonra da "elhamdülillah" dedi. 
Sonraki lokmalarda da bu zikirleri tekrarladı. Sonra yine "bismillah" diyerek biraz su içti; suyu yere bırakmak istediğinde ise Allahü tealaya hamd etti. Daha sonra şöyle dedi:
 

Yazarın Diğer Yazıları