Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

ALIŞVERİŞTE HİLE YAPMAMAK

Sahâbeden Cerîr bin Abdullah(r.a.) Bir at satın almak istemişti. 
Beğendiği bir at için satıcı beş yüz dirhem fiyat teklif etti. Cerîr(r.a.) bu ata altı yüz dirhem verebileceğini, hatta sekiz yüz dirheme kadar fiyatı yükseltebileceğini ifade etti. Çünkü atın değeri yüksek olup, satıcı bunun farkında değildi. Kendisine:
- Atı, beş yüz dirheme alabilecekken, niçin sekiz yüz dirheme kadar fiyatı yükselttin? Diye soruldu. Cerîr(r.a.) şu cevabı verdi - Biz alışverişte hile yapmayacağımız hususunda Allâh'ın Rasûlü' ne söz verdik. 
Dolayısıyla helâl-haram demeden; 
" Müşteriden ne koparabilirsem kârdır. "
Zihniyetiyle yapılan ticaretten kişiye hiçbir hayır gelmeyeceği, bilâkis bunun ağır bir âhiret vebali olacağı asla unutulmamalıdır! 
Hazret-i Ömer(r.a.) buyurur:
- Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız. 
Konuştuğunda doğru söylüyor mu? 
Kendisine bir emanet verildiğinde emanete riayet ediyor mu? 
Dünyaya meylettiği zaman helâl-haramı gözetiyor mu? 
Ona bakınız!                        
DÜNYA AŞKINDAN ALLAH (CC) AŞKINA GEÇİŞ. 
Bir gün Mecnun, Leyla’dan ayrı kalmanın derdinden ansızın hastalanıp yatağa düştü. Tedavi için bir doktor çağırdılar. Doktor:

“–Damardan kan almaktan başka çare yok!” diyerek hacamat yapmak için Mecnun’un kolunu bağladı. Tam neşteri eline almıştı ki, Mecnun:
“–Ey doktor, hacamat etmeyi bırak! Ücretini al ve git! Bu hastalıktan ölürsem öleyim, ziyanı yok. Bu köhneleşmiş beden varsın ölsün, ne çıkar?” dedi.
Doktor şaşkın bir şekilde Mecnun’a sordu:
“–Sen çöllerde kükremiş aslanlardan korkmuyorsun da, kan aldırmaktan mı korkuyorsun?”
Mecnun’un cevabı şöyle oldu:
“–Benim korkum neşterden değil… Cümle âlem bilir ki, benim sabır ve tahammülüm, kayalardan meydana gelmiş olan bir dağdan bile fazladır! Ben hiçbir şeyden korkmayan ve dünyaya ait bir samanlığı dahi olmayan bir insanım; şu fani tenim yaralanmazsa rahat etmez! Yaralar aşkımın merhemidir; bunun için yaralanmaya koşa koşa giderim…
Lâkin benim vücudum Leyla ile dolu; içimde Leyla’dan başka bir varlık yok! Bu sadef gibi olan bedenim, o incinin sıfatları ile dolmuştur. Dolayısıyla ey doktor; beni hacamat ederken neşteri ansızın Leyla’ya vurur, onu yaralarsın da incitirsin diye korkuyorum…
Zira Allah’ın has kulları iyi bilir ki, Leyla ile benim aramda fark yoktur.”

Leyla, seneler sonra Mecnun’un yanına gelir. Mecnun onunla alâkadar olmaz. Leyla:
“–Benim için çöllere düşen sen değil miydin?” der. Mecnun:
“–İzafi ve gölge olan Leyla eridi ve aradan çıktı.” diye karşılık verir.
Bir zamanlar Mecnun’un hayatının gayesi olan Leyla, ilâhî muhabbete bir basamak teşkil etmiştir. Mecnun, hakikatini aradığı ilâhî muhabbet âleminde yerini bulunca, hayatındaki Leyla’nın rolü bitmiştir. (Kaynak: Mesnevi)                        
 

Yazarın Diğer Yazıları