Mehmet Bina

Ahiret Hazırlığı

Mehmet Bina

Kadın heyecanla uykusundan uyandı, sabah olduğunda da, Hazreti İmamın huzuruna tekrar çıkarak gördüğünü anlattı. Kızının bu azaptan kurtulması için ne yapması lâzım geldiğini, ne gibi hayır - hasenat ederse günahlarının affedileceğini sordu.
Hasan-ı Basrî Hazretleri, ona bazı tavsiyelerde bulundu ve geri gönderdi. Fakat bir müddet sonra Hasan-ı Basrî Hazretleri kendisi de bir rüya gördü. Rüyasında genç ve son derece güzel bir kız, Cennet bahçelerinden birinde altın bir tahtın üzerinde oturmakta ve etrafına güneş gibi parlaklık saçmakta idi.
Kız Hasan-ı BasrîHazretlerine:—Beni tanıdın mı? Diye sordu. Hazreti imam, tanımadığını ve hangi peygamberin kızı yahut zevcesi olduğunu sual etti. Kız şöyle  dedi :
—Hani sana gelip de beni görmek için senden yardım isteyen ve rüyasında azap içerisinde görünce de, tekrar size durumu anlatıp günahımın affı için ne yapması lâzım geldiğini soran kadın var ya, işte ben onun kızıyım, dedi;  Hazreti imam :
—O kadın bana senin azap içinde olduğunu söylemişti. Ne oldu da kurtuldun o azaptan? diye sorduğunda, kız şöyle dedi 
—Ya imam! Allah'ın sevgili kullarından biri bizim bulunduğumuz kabristandan geçti ve oradan geçerken bir Fatiha üç ihlâsla beraber üç kere de salâvat getirip biz kabir ehlinin ruhuna hediye etti. İşte ondan sonra "Bu kabristanda kabir azabı çekenlerden azabı kaldırın!" diye bir nida geldi ve benimle beraber 550 kişiden kabir azabı kaldırılıp, Cennet nimetleri bize ihsan olundu, diye anlattı. Hasan-ı Basrî Hazretleri, gördüğü bu güzel rüyayı o kadına anlatıp kızının azaptan kurtulduğunu müjdeledi ve ondan sonra bol bol Salâvat-ı Şerife okumasını tavsiye etti.    Kaynak: Büyük Dînî Hikâyeler, İbrahim Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi                        
 “BUNLARI GETİRMEKTEN MAKSADIN NEYDİ?”
Evliyanın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir grup talebesiyle Şeyh                                                                                                                                                                                                        Hüsrev adında Bu zatı merak etti. Zira onun, keramet sâhibi bir büyük veli olduğunu söylemişlerdi kendisine. "Gerçekten böyle midir?” diyordu. Bir tabak "armutla” gitti o eve.
Maksadı, imtihan etmekti bu zatı. Armutlardan birini işaretledi. Ve kalbinden; "Eğer bu armudu bana verirse gerçek veli olduğunu anlarım" dedi.
Armutları verdi ev sahibine.
Büyük veli, ev sahibine;
“O armutları büyükçe bir kaba boşalt getir” buyurdu.
Getirince, içinden bir armut alıp, o köylüye verdi.
Ve sordu ona:
“Bunları getirmekten maksadın neydi?”
Köylü;
“Affedin efendim! Evliya olduğunuzu işitmiştim. Bu armutlardan birine işaret koyup en dibine sakladım ve ‘Bu armudu bulup bana verirse gerçekten velidir’ diye düşünmüştüm” dedi.
Ve elindeki armuda bakıp;
“İşaretlediğim armut” dedi.
Çok mahcup olmuştu!
Büyük veli, ona;
“Kardeşim! Allah’ın evliya kullarını imtihana kalkışmak uygun değildir. Bir daha böyle yapma! İşaretli armudu bulup vermeseydik bizden hiç istifaden olmayacaktı. Mahrum kalmaman için bulup verdik” buyurdu.                        
 

Yazarın Diğer Yazıları