
Ahiret Hazırlığı
Mehmet Bina
Hazreti Abdullah, temizliği seven ve bu konuda titizlik gösteren bir sahâbîydi. Hazreti Nâfi’den şöyle rivâyet ediliyor. Cuma namazına gitmeden önce mutlaka yıkanır ve güzel kokular sürünürdü. Bayram namazları için de aynı şeyi yapardı. İhram için, Mekke’ye giriş için ve Arafat’ta vakfe için de yıkanırdı. Günde iki defa güzel koku sürünürdü. Elbiselerinin dâima tertemiz ve kokusunun güzel olmasına dikkat ederdi. Hazreti Nâfi’e Hazreti Abdullah’ın evindeki hayatı sorulduğunda şöyle anlattı: “Her namaz için abdest alır ve bunların arasında Kur’ân-ı kerîm okurdu.” Hazreti Abdullah’ın kendisi diyor ki: “Asr-ı se’âdette bir rüya görmüştüm. Güya elimde ipekli bir kumaş parçası var ve ben Cennetden nereyi istiyorsam bu ipekli kumaş parçası sayesinde oraya uçuyorum. Derken iki kişi beni tutup Cehenneme götürmek istediler. Derhal karşılarına bir melek çıktı. Ve bana “Korkma!” dedi. Bunun üzerine beni bıraktılar, Hazreti Hafsa benim bu rüyamı Resûlullah’a anlattı. Cenâb-ı Peygamber, “Abdullah ne iyi insandır! Keşke geceleri de namaz kılsa!” buyurdular. Abdullah bin Ömer, o târihten itibâren gece namazına başladı. Geceleri çok namaz kılardı.
Abdullah bin Ömer’in ( radıyallahü anh ) oğlu Hâlid’in âzâd ettiği Ebû Gâlib diyor ki: “Abdullah bin Ömer ( radıyallahü anh ) Mekke’ye geldiği zaman bize misâfir olurdu. Geceleri kalkar, teheccüd namazı kılardı. Bir gece sabah namazı yaklaştığı zaman bana, “Kalkıp namaz kılmayacak mısın? Kur’ân’ın üçte birini okusan da olur!” Bu suâli üzerine, “Sabah yaklaştı, bu kısa zamanda Kur’ân’ın üçte birini okuyup yetiştiremem dedim.” Bunun üzerine bana şu mukâbelede bulundu. “İhlâs sûresi Kur’ân’ın üçte birine eşittir.” Tabiînin büyüklerinden azadlısı Nâfi’ buyurdu ki: “Abdullah bin Ömer ( radıyallahü anh ) ile beraber gidiyorduk. Ney sesi işittik. Abdullah kulaklarını parmakları ile kapadı. Oradan hızla uzaklaştık. “Ney sesi daha işitiliyor mu?” dedi. “Hayır işitilmiyor” dedim. Parmaklarını kulaklarından ayırdı. “Resûlullah ( aleyhisselâm ) de böyle yapmıştı” dedi. Birisi İbni Ömer hazretlerinin yanına gelip, “Allah için, seni çok seviyorum” deyince, Ben de “Allah için, seni hiç sevmiyorum. Çünkü sen, ezanı, tegannî ederek, şarkı söyler gibi okuyorsun” buyurdu. Allah’tan başka kimseden korkmazdı. Bir gün de yolculukta önlerine bir arslan çıktı. Yanındakiler çekinerek yürümediler. Abdullah bin Ömer ( radıyallahü anh ) aslanın yanına gidip, kulağından tuttu ve onu yoldan kenara çektikten sonra: “Resûlullah’tan işittim, insanoğlu Allah’dan başkasından korkmazsa Allahü teâlâ ona hiçbir şeyi musallat etmez” buyurdu. Dostlarından birisi ona bir ilâç hediye ederek, “Bu önemli bir ilâçtır! Sana Irak’tan getirdim” dedi. “Bu ilâç neye kullanılır?” diye sordu. O kimse, “Hazmı kolaylaştırır” deyince, İbni Ömer ( radıyallahü anh ) gülümsedi ve dostuna şu mukâbelede bulundu: Hazmı kolaylaştırır mı? Ben hiç bir yemekten karnımı doyururcasına yemedim. Benim hazım ilâcına ihtiyâcım olacağını zannetmiyorum. Ya’ni çok az yerdi. Acıkmayınca da bir şey yemezdi. Hazreti Abdullah kötülüğe karşı iyilikle mukâbele ederdi: Zeyd bin Eslem’den rivâyet edilmiştir: Bir kimse yolda Abdullah bin Ömer’e sövüp saymaya başladı. Hazreti Abdullah evinin kapısına varıncaya kadar onu dinledikten sonra adama dönerek. “Ben ve kardeşim Âsım kimseye sövmeyiz” buyurdu. Abdullah bin Ömer ( radıyallahü anh ), ikibinaltıyüzotuz hadîs-i şerîf rivâyet etti.