Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

Cemaat, “Aksaklar kimlerdir?” diye sorduklarında, “Sağa sola bakmak ve hareketler yapmak sûretiyle namazlarını eksilten ve aksatan kişilerdir” cevabını verdi. İyilik etmesini, hayrı, sadakayı, köle azad etmesini çok severdi. İyi ve güzel huylu olup, kötülükten uzaktı. Her işini ve her şeyini Allah için yapardı. Yüzüğünün taşında” Abede’l-lâhe lillah” “Allahü teâlâya Allah için, hâlis ibâdet etti” yazılı idi. Abdullah bin Ömer ( radıyallahü anh ) buyurdu ki: “Müslümanlıkla şereflendikten sonra en büyük sevinç ve neş’em, gönlümün, herkesi peşinden koşturan bir takım istek ve arzulara meyletmemiş olmasıdır.” Dünya malına hiç gönül bağlamazdı. Câbir bin Abdullah der ki: “Hazreti Ömer ve oğlu Abdullah’dan başka içimizde dünyâya meyli olmıyan kimse yoktur.” Hazreti Nâfi, Hazreti Abdullah’ın azâtlısıdır. O’nu onbin dirheme satın aldıktan sonra, “Seni Allah rızası için âzâd ettim.” buyurdu. Çok cömert, hâlim ve selim idi. Köle ve câriyelerinden hangisini Allahü teâlâya ibâdet ederken görse, hemen onu âzâd etmek âdeti idi. Kölelerinin böyle görünerek kendisini aldattıklarını söylediklerinde “hayır için aldanmaktan iyi şey var mıdır?” buyurduğu pek meşhûrdur. Azadlılarından olan İmâm-ı Nâfi efendisi ile ilgili olarak buyurdular ki: “Abdullah bin Ömer, bin kişi âzâd etmeyince, rûhunu teslim etmedi. Bazan bir ay geçerdi de bir parça et yemezdi. Ancak, misâfiri bulunduğu veya Ramazan-ı şerîfte yerdi.” “Bir şeyi fazla sevmeye başladı mı, onu Allah rızâsı için, bir ihtiyâcı olana verirdi. Bu meyanda Allahü teâlânın, “Beğendiklerinizden çıkarıp vermedikçe zinhar iyilik mertebesine erişemezsiniz!” âyet-i celîlesiyle amel ederdi. “Hazreti Abdullah ( radıyallahü anh )’ın canı balık istemişti. Kızartıp önüne koydular. Tam bu sırada birfakîr geldi ve Hazreti Abdullah, balığı o fakîre verdi.” “Abdullah bin Ömer ( radıyallahü anh )’ın akşam yemeklerini yalnız yediği hiç vâki değildir. Mutlaka misâfir arar, bulurdu.” “Abdullah bin Ömer’le bir dostun evinde üç gün misâfir kalınca bana “Kendi paramızdan harcamaya başla!” buyururdu. Ka’kaa bin Hakim’den rivâyet edildiğine göre, o zamanın zenginlerinden Abdülazîz bin Hârûn, “Her ne ihtiyâcın varsa bana bildir”, diye Abdullah bin Ömer’e mektûb yazmıştı. Ona şu cevabî mektûbu gönderdi: Resûlullah’dan, “Önce geçindirmekle yükümlü olduğun kişilere ver; yüksek el, alçak elden hayırlıdır!” buyurduklarını işittim. Yüksek elin ancak veren el, alçak elin de ancak alan el olduğunu sanıyorum. Senden herhangi bir isteğim yoktur. Allahü teâlânın bana sevk ettiği bir ni’meti de geri çevirmem. İbni Ömer’e ( radıyallahü anh ) bir gün dörtbin dirhem para ile kaftan getirilmişti. Dostlarından Eyyûb bin Vâil, ertesi gün onun çarşıda binek hayvanına veresiye yem aldığını görünce, şaşırdı. Derhal evine gidip sordu “Abdullah bin Ömer’e ( radıyallahü anh ) dün dörtbin dirhem para ile bir kaftan gelmemiş miydi?” Ev halkı, “Evet, gelmişti!” dediler. Eyyûb bin Vâil, “Bugün onu gördüm. Binek hayvanı için yem satın alıyordu. Bedelini peşin ödeyecek parası yoktu” dedi. Ev halkı: “Dünkü paradan yanında bir kuruş kalmadı. Kaftanı da dün omuzlarına alıp gitmişti. Eve döndüğü zaman sırtında yoktu. Kaftanı ne yaptığını sorduk. Bir fakîre hediyye ettiğini söyledi” dediler. O’nun cömertliğine ve haline gıbta eden dostu, geri dönüp çarşı esnafına, “Ey tacirler! Sizin haliniz nice olacaktır! İşte Hazreti Ömer’in oğlu Abdullah ( radıyallahü anh ) binlerce dirhemini fakîr fukaranın ihtiyâcına sarf ediyor da, kendi binek hayvanının yem ihtiyâcını veresiye satın almak mecbûriyetinde kalıyor” dedi. Bir gün Abdullah bin Ömer’in ( radıyallahü anh ) devesi çalındı. Çok aradı, bulamadı. Alana helâl olsun dedi. Mescide girip namaz kıldı. Biri gelip deven şuradadır dedi. Nalınlarını giyip oraya giderken, geri döndü ve helâl etmişdim, artık almam dedi. Dostlarından imâm Meymûn bin Mihvan ( radıyallahü anh ) anlatır: “Abdullah bin Ömer’i ( radıyallahü anh ) ziyârete gitmiştim. Evinde bulunan eşyaların hepsine değer biçtim ve bütün bunların değerinin yüz dirhemi bulmadığını gördüm.

Yazarın Diğer Yazıları