Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

Yaşı küçük olduğundan Bedir ve Uhud gazâlarına götürülmedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) ile diğer gazâlara katıldı. İlk önce Hendek gazâsında bulundu. Biat-ı Rıdvan’da babasından önce bîat ettiği rivâyet edilmektedir. Mûte ve Yermük gazâlarıyla Mısır ve Kuzey Afrika’nın fethinde bulundu. Horasan ve Taberistan seferlerine katıldı. Devlet kadrosunda vazîfe almaktan uzak durdu. Babası şehâdetinden önce kendisine veliahd olarak oğlunu göstermesini isteyenlere; “Bir evden bir şehîd yeter” buyurdu. Seçilmemek şartıyla Şûra üyeliğinde bulundu. Hazreti Osman’ın şehâdetinden sonra, Hazreti Ömer’in oğlu olduğu, ilmi husûsiyetteki yüksek mertebesini ve muharebelerdeki kahramanlığı ileri sürülerek halife olması istendi. Kabûl etmedi. Hazreti Ali’ye bîat etti. Fakat, iç hâdiselere karışmadı. “Cihâd, İslâm ülkesinde, müslümanlar arasında olmaz. Cihad, kâfirlere ve gayr-i müslim memleketine karşıdır.” buyururdu. Sıffîn muharebesinden sonra da hilâfeti söz konusu olup, kendisine teklif edildi. Yine kabûl etmedi. Hazreti Muâviye’nin hilâfetinde Yezîd bin Muâviye ile Bizans seferine katıldı. Eyyüb Sultan hazretleriyle İstanbul surları önünde Bizanslılar ile mücadele etti. Mücâhiddi. Onbeş tane evladı vardı. Onbiri erkek, dördü kızdı. Abdullah bin Ömer, Peygamber efendimize çok bağlıydı. O’nun ( aleyhisselâm ) yolunda gitmek, ahlâkı ile ahlaklanmak isterdi. Huzûr-u se’âdetinden ayrılmak istemezdi. “O’nu ( aleyhisselâm ) dâima takib ederdi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) nerede namaz kılsa izini takip ederek oraya giderdi. Beraber namaz kılardı. Sünnet-i seniyeyi yerine getirmek için Resûlullah’ı ( aleyhisselâm ) dâima taklid ederdi. Pek çok hâdiseye şâhid olup, hadîs-i şerîf dinlemekle şereflendi. Eshâb-ı kiram içinde en fazla hadîs-i şerîf rivâyet edenlerden oldu. İbâdet, sohbet ve gazâlarda, Veda Haccı’nda hep Resûlullah ( aleyhisselâm ) ile beraber bulundu. Resûlullah’ı ( aleyhisselâm ) görmek, sohbetinde bulunmak, O’na hizmet etme şerefine nail olduğu ve fıtrâten üstün hâllere sahip olması sebebiyle bütün ilimlerde mahir üstad idi. Haram ve şüphelilerden sakınması, ilmi, dünyâya düşkün olmaması örnek durumdaydı. Her işte çok araştırıcı, inceleyici ve dikkatliydi. Kur’ân-ı kerîmin tefsîri husûsunda sahabenin ileri gelenlerinden idi. Helala ve harama âit hadîs-i şerîflerin çoğunu O bildirmiştir, İşittiği hadîs-i şerîfleri yazardı. Lüzum olmadıkça hadîs-i şerîf rivâyet etmezdi. İmâm-ı Begâvî buyuruyor ki, hadîs rivâyeti husûsunda İbn-i Ömer kadar dikkat edeni yoktu. Eshâb-ı fukahâdan olup, fetvâları çok kıymetlidir. Ehli sünnetin Mâlikî Mezhebinin imâmı İmâm-ı Mâlik ( radıyallahü anh ) O’nun ( radıyallahü anh ) hakkında buyuruyor ki; “Abdullah bin Ömer, Peygamberimizden ( aleyhisselâm ) sonra hac mevsiminde ve diğer zamanlarda insanlara altmış sene fetvâ vermiştir. Fetvâ verme husûsunda pek ihtiyâtlı hareket ederdi. “Tabiînden Mihrân ( radıyallahü anh ) O’nun ( radıyallahü anh ) hakkında, “İbni Ömer’den daha fakîh kimse görmedim” buyurdu. Hadîs ve fıkıh âlimleri arasında Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Abbâs, Abdullah İbn-i Zübeyr ile Abdullah İbni Amr İbni’l-As’a “Abâdile-i erbaa” (dört Abdullah) ünvanı verilmiştir. Bu dört zât bir mes’elede ittifâk edince; “Abâdîle’nin kavli” denilir. Ancak fıkıh kitaplarında Abâdîle-i Abdullahlar denilince, ekseriya İbni Mes’ûd, İbni Abbâs ve İbni Ömer hazretleri kasd edilir. Âdem bin Ali’den rivâyet edildiğine göre, bir sohbetinde, “Kıyâmet gününde aksaklar diye çağırılacak kişiler vardır” dedi.

Yazarın Diğer Yazıları