Mehmet Bina

AHİRET HAZIRLIĞI

Mehmet Bina

Âsim bin Sâbİt Bedir savaşına katılmış, büyük kahramanlık göstermişti. Peygamber efendimiz, Bedir gazasının gecesinde Ashâb-ı kirama nasıl harp edileceğini, harpte hangi usûlü takip edeceklerini sordu. Âsim bin Sâbit eline yayı ve oku alarak dedi ki:
“Yâ Rasûlallah, Kureyş kavmi 100 metre veya daha yaklaştıkları zaman yayla okları kullanırız. Kureyşliler, bize taş yetişecek kadar yakınımıza geldikleri zaman taşla mücâdele ederiz. Mızrak yetişecek kadar yakınımıza geldikleri zaman, mızrak kırılıp parçalanmcaya kadar mızrakla mücâdele ederiz. Kırılınca mızrağı bırakır, kılıçlarımızı sıyırır ve kılıçla çarpışmaya tutuşuruz."
Peygamber efendimiz (sav) bunu beğendiler ve buyurdular ki;
“Harbin îcâbı budur. Bu tarzda çarpışılması lâzımdır. Çarpışan ve vuruşan Asim'm çarpışması gibi çarpışsın!"
Bedir harbi bu şekilde yapıldı ve meleklerin de yardımıyla Allahû Teâlâ zafer ihsan eyledi. Âsım bin Sabit bu gazada Kureyş'in ileri gelenlerinden Ukbe bin Muayt'i öldürdü. Bu Ukbe Mekke'de Peygamberimizi boğmaya kalkmış ve hayatına son vermek için çalışmış azılı müşriklerden idi.
Peygamberimizin hicreti üzrerine:
“Ey Kusvâ (Peygamberimizin devesinin adı) adındaki devenin binicisi! Hicret edip bizden uzaklaştın. Fakat pek yakında beni atlı olarak karşında göreceksin. Mızrağımı size saplayıp onu kanınızla sulayacağım. Kılıçla hiç örtülü yerinizi bırakmayacağım,” ma'nâsma gelen beytler söyledi.
Peygamberimiz onun bu sözlerini işitince:
“Allah’ım! Onu yüzü koyun, burnunun üzerine düşür!” diyerek duâ etti.
Ukbe bin Ebi Muayt, Bedir'de Cureyş ordusunun yenildiğini anladığı zaman, kaçıp kurtulmak için atını sürdü. Fakat hayvan hiçbir şey yokken birden ürkmüş ve Onu yere vurmuştu. Rasûlullah’ın duası gerçekleşmişti. Abdullah bin Seleme de onu esir etmişti.
Peygamberimiz Âsim bin Sâbit'e Ukbe'nin cezalandırılmasını emretti. Ukbe dedi ki:
“Yazıklar olsun sana ey Kureyş cemâ'atı. Şunlar arasında neden bir tek ben cezalandırılıyorum?” Peygamberimiz buyurdu:

“Allah ve Rasûlüne olan düşmanlığından dolayı cezalandırılıyorsun.”
“Yâ Muhammedi Kavminden.herkese yaptığını bana da yap. Onları öldürürsen beni de öldür. Onlara emân verirsen bana da emân ver. Onlardan kurtulmaları için para alırsan, onlar gibi benden de al. Yâ Muhammedi Sen beni öldürürsen, küçüklere kim bakacak?
Onları Allah'a bırak. Ey Âsim git onun cezasını ver!”
Asım bin Sabit gidip Ukbe'nin cezasını verince Peygamberimiz buyurdu ki:
“Vallahi; Allahı, Rasûlünü ve Kitabını inkâr eden,, Peygamberini işkenceden işkenceye uğratan senden daha kötü bir adam bilmiyorum.”
Âsim bin Sabit, Uhud'da da bulundu ve Rasûlüllah (sav)'ın has okçularından idi. Bu savaşta Rasûlüllah (sav)'ın yanından bir an bile ayrılmayan, O'nunla beraber sebat eden bahtiyarlardandı. Bu gazada müşriklerin sancaktarlarından Müsâfi bin Talhâ ile kardeşi Haris bin Talhâ'yı ok ile öldürdü.
Bunların anneleri Sülâfe binti Sa'd, Hz. Âsım'ın kafatasından şarap içmeyi nezrederek yemîn etti ve Onun başını kendisine getirene yüz deve vermeyi vaad etti.
Uhud savaşında bazı yakınları ölen müşrikler de, Müslümanlardan bunların intikamını almak istediler. Alçakça bir plân hazırladılar. Hemen de plânı tatbike koydular. Bu maksatla bir heyet Medîne'ye giderek Rasûlullahm huzuruna çıkıp ricada bulundular:
“Yâ Rasûlallah! Bizim kabilelerimiz, İsîâmiyeti kabul ettiler. Yalnız Kur'ân-ı Kerîm öğretmenine ihtiyâcımız var. Lütfen bize; İsîâmiyeti, Kur'ân-ı Kerîm'i öğretecek kimseler yollar mısınız?”

Yazarın Diğer Yazıları