Mehmet Bina

Abdest Almanın Ve Abdestli Durmanın Fazileti

Mehmet Bina

Abdestin fazîletini beyân eden bir rivâyet şöyledir: Ukbe bin Âmir -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Develerimizi sırayla güdüyorduk. Bir gün nöbet bendeydi. Akşam olunca develeri yerlerine getirip işimi bitirdim ve Rasûlullah (s.a.v)’in yanına geldim, ayakta insanlara konuşma yapıyordu. Şu sözlerine yetiştim:

“Güzelce abdest alıp, sonra iki rekât namaz kılan ve namaza bütün rûhu ve benliği ile yönelen bir müslümana cennet vâcib olur!”

Bunları işitince, “Bu ne güzel!” dedim. Önümde duran birisi, “Az evvel söyledikleri daha güzeldi!” dedi. Baktım Hz. Ömer imiş. Sözlerine şöyle devam etti: “Seni gördün, daha yeni geldin. Az önce Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştu:

«Sizden kim güzelce abdest alır, sonra da: “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûluh” derse kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır. Hangisinden isterse oradan cennete girer.»” (Müslim, Tahâret, 17)

Abdestin fazîletini anlatan diğer bir hâdiseyi de Ebû Hureyre -radıyallâhu anh- nakletmektedir. Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- birgün kabristana geldiler ve:

– Allâh’ın selâmı üzerinize olsun ey mü’minler diyârının sakinleri. İnşaallâh birgün biz de sizin yanınıza geleceğiz. Kardeşlerimizi görmeyi ne kadar da çok arzuladım. Onları ne kadar da özledim!” buyurdular. Ashâb-ı kirâm:

– Biz senin kardeşlerin değil miyiz yâ Resûlallâh! dediler. Efendimiz:

“– Siz benim ashâbımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz dünyâya gelmeyenlerdir.” buyurdu. Ashâb-ı kirâm -radıyallâhu anhüm ecmaîn-:

– Ümmetinizden henüz dünyâya gelmeyen kimseleri nasıl tanırsınız ey Allâh’ın Resûlü, dediklerinde:

“– Düşünün ki bir adamın ayakları ve yüzü beyaz olan bir atı var. O kimse bu atını, hepsi simsiyah olan bir at sürüsü içerisinde tanıyıp bulamaz mı?” diye sordu. Ashâb-ı kirâm:

– Evet, bulur ya Resûlallâh! dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“– İşte onlar da abdest âzâları bembeyaz olduğu halde gelecekler. Ben önceden gidip havuzumun başında ikram etmek için onları bekleyeceğim…” buyurdu. (Müslim, Tahâret, 39)

*Tâbiînden Ebû Hâzim, Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-’ı abdest alırken görmüş, kollarını koltuğunun altına kadar yıkıyormuş. Bunun üzerine:

– Ey Ebû Hureyre bu nasıl abdest? diye sormuş. Ebû Hureyre:

– Ey Benî Ferrûh! Siz burada mıydınız? Burada olduğunuzu bilseydim böyle abdest almazdım, dedikten sonra şöyle devam etmiştir:

– Ben, dostum Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i şöyle buyururken işittim; “Kıyâmet gününde mü’minin nûru, abdest suyunun ulaştığı yere kadar varır.” (Müslim, Tahâret, 40)

Abdest, sâdece ibâdet için alınmamalıdır. İslâm, ibâdet hâricindeki zamanlarda da, devamlı olarak abdestli bulunmaya teşvik etmiştir. Ancak buna müdâvim olabilmek ve her ânı temiz bir şekilde yaşayabilmek, her insanın yapabileceği bir iş değildir. Bunu, ancak abdestli bulunmanın faydalarını ve önemini bilen kimseler başarabilir. İşte bu yüzden devamlı temiz bulunmak, îmânın bir alâmeti kılınmış ve hadîs-i şerîfte; “Abdeste, ancak mü’min kimse müdâvim olur.” buyrulmuştur. (İbn-i Mâce, Tahâret, 4; Muvatta’, Tahâret, 36)

Nitekim bu konuda Sevgili Peygamberimiz’in hayâtında çok canlı misaller vardır.

Ebû Cuheym -radıyallâhu anh-’ın anlattığına göre Allâh Resûlü, Cemel kuyusu tarafından gelirken bir kişiye rastlamıştı. Adam ona selam verdi ancak Efendimiz selâmını almadı. Hemen bir duvarın yanına varıp yüzünü ve ellerini meshederek teyemmüm etti, ondan sonra selâmını aldı. (Buhârî, Teyemmüm, 3)

İbn-i Abbas -radıyallâhu anh- şöyle anlatır; “Resûl-i Ekrem Efendimiz dışarı çıkar, tuvaletini yapar, sonra da toprakla teyemmüm ederdi. Ona:

– Ey Allâh’ın Resûlü suyun yakınındasınız! (Niçin böyle yapıyorsunuz?) dedim. Efendimiz şöyle cevap verdi:

«– Ne bileyim, belki ona ulaşamadan (rûhumu teslîm ederim.)»” (İbn-i Hanbel, I, 288, 303; Heysemî, I, 263)

Yine Fahr-i Kâinât Efendimiz, gusül abdesti alması gereken durumlarda, gusledinceye kadar abdestsiz durmamak için, ellerini duvara vurup teyemmüm ederdi. (Heysemî, I, 264)

Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Allah'ın hataları silmeye ve dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?''

"Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!'' dediler. Bunun üzerine saydı:

"Zahmetine rağmen abdesti tam almak. Mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) Namazı beklemek. İşte bu ribâttır, işte bu ribâttır. İşte bu ribâttır." [Müslim, Tahâret 41, (251)

Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Mü'min -veya Müslüman- bir kul abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür iner. Ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte -veya suyun son damlasıyla- ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla- dökülür iner. (Öyle ki abdest tamamlanınca) günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar." [Müslim, Tahâret 32, (244); Muvatta, Tahâret 31, (1, 32); Tirmizi, Tahâret 2]

* Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kim abdest alır ve abdestini güzel yaparsa, hataları vücudundan tırnak diplerine varıncaya kadar çıkar dökülür.''

Yazarın Diğer Yazıları