Tıbbın Dehası İbn-İ Sina
Lütfi Şahin
Ailesi Belh’ten gelerek Buhara’ya yerleşmiş olan büyük bilgin, Buhara yakınlarındaki Afşan’da Dünya’ya gelmiştir. 21 Haziran 1037 tarihinde Hamedan’da vefat etmiştir.
İbn-i Sina’nın gerçek adı; Ebu’l- Ali el – Hüseyin b. Abdullah İbn-i Sina’dır. İbn-i Sina daha küçük yaşlarda zekası ve hafızası ile insanları etkilemiştir. Babasının adı Abdullah olan İbn-i Sina ilk derslerini babasından almıştır. Daha sonra ise Natili ve İbn-i Zahid’den mantık, matematik ve gökbilimi ile ilgili konularda ders almıştır.
Çok zeki bir çocuk olan bilginin çalışmaları dikkatleri çekiyordu. Çok az uyuyan ve gününün büyük kısmını kitap okuyarak ve düşünerek geçiren bilgin, bilimin neredeyse tüm alanlarında mesafe katetmiştir.
16 yaşlarında iken babasının görev yapmış olduğu sarayda 2. Nuh adındaki hükümdarı iyileştirmesi ise bilgisini ispatlamasına neden olmuştur. Bu başarısından ötürü sarayın kütüphanesinden istifade etmesine izin verilmiştir.
Bilginin tıp alanındaki en önemli eseri “Kanun” adlı kitabıdır. Tadavi yöntemlerinden ve değişik tıbbi yaklaşımlarından bahsettiği bu eseri, Avrupa ülkelerinde Latinceye çevrilmiş ve tam 700 yıl boyunca üniversitelerde okutulmuştur.
İbn-i Sina’nın bin yıl önce ifadelerinde hastalık yapan canlılardan bahsetmesi ilgi çekicidir. Mikroskobun olmadığı böyle bir zaman diliminde bilginin bahsettiği şeyler zekasını apaçık ortaya koymaktadır.
Bilginin kanun adlı eserindeki ifadeleri bugün bile doğrulanmaktadır. Bin yıllık zaman diliminde tüm eserleri doğru bir şekilde yazıldığını ortaya koymuştur.
Sadece tıp alanında değil, diğer bir çok alanlarda bilgisini ortaya koymuş olan bilginin eğitim felsefesinde, hayat felsefesinde, yaratılış felsefesinde, kimyada, astronomide söz sahibi olduğunu; bunların yanı sıra ince bir ruh yapısına sahip olduğunu ifade eder tarzda musiki ve şiir ile de ilgilendiğini görmekteyiz.
Bilginin en büyük eseri olan “Şifa” adlı eseri adına rağmen tıptan daha çok felsefe, kimya ve musiki gibi konuları içermektedir.
Hayatı boyunca 150 den fazla eser bırakmış olan bilginin eserleri daha çok arapçadır. Sadece birkaç eserini farsça yazmıştır. Bunun nedeni ise o zaman dilimindeki insanların eserlerini Arapça yazmaya meyilli olmalarıdır. Ancak bu ve bazı nedenlerden dolayı ilk önceleri Avrupa ülkelerinde İranlı Bilgin olarak anılmıştır.
Bilime en büyük katkıyı kendi zamanında yaşamış olan Farabi ile kendi zamanından sonra yaşamış olan Gazali arasında köprü oluşturmasıdır. Farabi Yunan felsefesi ve özellikle de Aristo’nun çalışmaları üzerinde çalışmalar vermiş; İbn-i Sina ise bu eserlerin tarih içerisinde anlaşılabilir düzeyde irdelenmesini sağlamıştır.
Yunan felsefesi ile din felsefesini bağdaştırmayı başarmış olan bilgin, yüzlerce yıl boyunca hem batının ve hem de doğunun hayranlığını üstüne çekmiştir.
Zamanında yaşamış olan Biruni gibi bir bilgin, kendisine kapısını açmış ve çalışkanlığını, zekasını taktir etmiştir. Biruni gibi bir bilginin bu iltifatları ise insanlarda kıskançlığa neden olmuş ve bu nedenden dolayı İbn-i Sina iftiraya bile uğramıştır.
Günümüzde maalesef insanlar 16 yaşında daha doğruyu eğriyi görememekte ve ayaklarının yere değmesi 30 lu yaşları bulmaktadır. İbn-i Sina ise 16 lı yaşlarda hastaları iyileştirebilmiş ve yazmış olduğu eserlerle yüzlerce yıl yaşamış ve yaşatılmıştır.
Sizler de İbn-i Sina gibi başarılı olabilir ve insanlara faydalı olabilirsiniz. Önemli olan kendinize inanmanız ve yüreğinizdeki sesi dinlemenizdir. Sizlere başarılı bir hayat dilerim…