
Ne günlere kaldık!
Latife ÖGE AKIN
Selam sabah faslı, giriş gelişme vs olaylarını atlayıp müsaadenizle direk konuya gireceğim. Yahu Allah aşkına bu televizyonda gündüz kuşağı programlarda izlediklerimiz gerçek mi? 20 yaşında 3 çocuk annesi, 22 yaşında 2 çocuk babası ile falan filan sosyal medya hesaplarında tanışıp kaçıyor. 33 yaşındaki tiktok fenomeni annenin 19 yaşındaki kızı 2 çocuğunu bırakıp tik-tokta tanıştığı bilmem kimle kaçıyor. Çocuklar ortada, anne babalar yüzlerini karartıp televizyonlara çıkıp evlatlarını arıyor. Ne olursa olsun evladım diyor, haklı. Kadın müsveddesi bir köşeye oturmuş, adamın biri karşısında, diğeri telefonda, kadının çocuğunun babası kim, bu tartışılıyor.
Ne evlilik kurumunun kutsiyeti kalmış, ne aile kavramı kalmış. Ne anne olmanın ilahi kudret tarafından kadınlara kodlanan manevi duygusu kalmış.
Başka bir kanalda gelinler, kayınvalideler var. Türkiye nüfusunun ne kadarı asgari ücretle geçiniyor bilmiyorum, istatistik araştıracak değilim. Ama şu bir gerçek ki hepimiz ortalama gelirlerle hayat mücadelesi veriyoruz. Ev kirası, elektrik, su, doğalgaz, telefon, çocuk varsa onun giderleri, okul masrafı vs. vs. zorunlu gıdalar dışına çoğu zaman çıkamıyoruz. Bir kesimin rutini olan gıda maddeleri bir çoğumuz için lüks. Peki konu ile alakası ne? Hanımefendiler çıkıyor, çeşit çeşit yemek yapıyor, sonra bu yemeklerin kayınvalidelerce tadımı yapılıyor, not veriliyor. Burada gelinler ve kayınvalideler arasındaki o seviyesi yerlerde olan konuşmalara girmiyorum bile, Allah korusun. Karşısındaki anne mi, büyük mü, hayat arkadaşının var oluş sebebi mi, yoksa yaratık mı farkında değiller. Anneler desen çiğ, görgüsüz. Bir de kalkıp milletin almaya gücü yetmediği yemeklere bin tane kusur bulmazlar mı? Allah’ım sen affet…
Geliyoruz başka kanala. 6-7 tane yeni evli gelin hanım. Asla ırk, kültür ayrımı yapmam. (Beni tanıyanlar şimdi demesin, Suriyelileri sevmezsin, yalan söyleme diye. Evet ülkemde zıranta gibi gezen özellikle 18-35 yaş arası Suriyeli erkeklere gıcığım.) Milletin anlatıp, gülmeye doyamadığı, renkli kişilikleri ile bildiğimiz çingenelerin düğünlerini bilirsiniz. Gelin hanımın tüm ev eşyası, sokağa dizilir, bu bir nevi onlar için gururdur. Gelin hanımın tüm çeyizi tamdır, eksiksizdir. Basit tabirle bunun havası atılır. Bizim televizyondaki kokoş gelin hanımlarda tam da bu hesap çeyizlerini yarıştırıyor. Senin havlun az, benim patiğim çok, senin dantelin az, benim iğne oyam çok. Ne kadar altın, akçe varsa hepsi takılıp takıştırılmış, koltuğumu şu kadar paraya aldık, avizem bilmem kaç para, koltuğun deseni ile perdenin deseni uymamış, çok büyük ayıpmış, cehaletmiş. Görgüsüzlük, şuursuzluk, avamlık yüzden gözden akıyor. Çingenelerin bu küçümsenen adetleri süslü püslü kokoşlar yapınca izleyici kitlesi yüksek, kaliteli bir program oluvermiş.
Bakın bir iki saatlik program deyip geçmeyin. Bütün bunlar bizi yozlaştırıyor. Sokakta gençleri tanıyamaz olduk. Kendi yetiştirdiğimiz çocukları tanıyamaz olduk. Ne ailelerin gücü yetiyor, ne okulların, öğretmenlerin. Sosyal medyadaki ahlaksızlıklar, televizyon programındaki saçmalıklar çocuklarımızın normallerini her geçen gün değiştiriyor. Anne, babaya saygısızlık onlar için normal olmaya başlıyor, hatta onları aptal ve cahil olarak görüyorlar. Karşıdan gelen bir akrabaya selam vermekten aciz, asansörden inerken komşusuna günaydın, iyi akşamlar demekten aciz bir nesil geliyor. Hatta selam verdiğinde bön bön yüzüne bakıyorlar.
Otobüste formalarından anladığım kadarıyla lise çağında iki kız çocuğu, bağıra çağıra konuşuyor. Herkes oflayıp pufluyor ama kimsenin bir şey söylemeye cesareti yok, çünkü korkunç derecede arsızca cevap verebiliyorlar. Neyse efendim, durakta bir genç sigara içiyor, bu iki kızımızdan biri çocuğun karizmatik oluşundan bahsederken diğeri dehşet verici o cümleyi bağıra çağıra, pervasızca, utanıp sıkılmadan söyleyiveriyor. “Ben saçları hafif beyazlamış orta yaşlı erkekleri daha çekici buluyorum. Kadınların nasıl mutlu edileceğini daha iyi biliyorlar.” Herkes sus pus. Herhalde o an otobüste bulunan belli yaş grubu üstü tüm yolcular aynı şeyi düşünüyor. “Ne günlere kaldık?”
Lütfen yanlış anlaşılmasın, gençlere bir düşmanlığım yok. Ama bir yolunu bulmalıyız, gençlerin güzel davranışını ödüllendirmek mi olur, motivasyon için onlara destek olmak mı olur, bilinçlendirmek adına daha etkin bir iletişim halinde olmak mı olur bilmiyorum. Toplum bilimci değilim ama bir şeyler yapmalıyız bunu biliyorum.
Allah hayırlı evlatlar nasip etsin, anne babalarımıza hayırlı evlatlar olmayı nasip etsin. Zaman böyle olmuşken temiz kalabilmek, temiz evlatlar yetiştirmek gerçekten çok zor, Allah hepimizin yardımcısı olsun. Allah’a emanet olunuz efendim.