Latife ÖGE AKIN

Anne - baba...

Latife ÖGE AKIN

Bu dünyada var oluş sebebimiz anne ve babamız. Allah’ın bizi yaratmasında vesile kıldığı, bizi küçücük bir et parçası iken emanet ettiği. Hatta kendi rızasını kazanmak için anne baba rızasını ortaya koyduğu.

Bizi küçücükten besleyip büyüten, kendini unutup seven, kendimizden bile haberimiz yokken bize mesuliyet duyup sahip çıkan. Karnımızı doyuran, santim santim büyümemize tanıklık eden, bunun için sevinen. Üzerimize hayaller kuran. Başarımızla gurur duyan. Canımız yandığında bizden çok yanan.

İnsanlar diktikleri elbise karşılığında para alır.  Taşıdıkları yük karşılığında para alır. Yaptıkları iş karşılığında para alır. Ama anne baba olmak hiç karşılık beklemeden varını yoğunu dökmek demek. Yüzüne güleceğinden bile emin olamadığına gül bahçeleri hazırlamak. Önüne bir kase çorba koyacağına bile emin olmadığının altını temizlemek. Karnın aç olduğu halde onun yediği lokmayla doyup sonrasında doyumsuz istekleriyle baş etmeye çalışmak. Kendine vurulan hançeri affedecek kadar yüce gönüllü olduğun halde evladına söylenen tek kelime için can almayı göze alabilmek.

Burada böyle yazıyorum ama okuyan herkesin “oooo daha neler neler, anlatmakla bitmez, kelimeler yetmez” dediğini duyar gibiyim. Kimisinin boğazının düğümlendiğini, kimisinin dalgın bakan gözlerinden bir damla yaş süzüldüğünü görür gibiyim.

Dünyaya kafa tuttum da evladımın çelmesiyle yerle bir oldum diye yaralarını saranlar var biliyorum. Evladının defalarca yıktığı gönül evini, yaralı bereli elleriyle yeniden onarıp, geri gelirse üşümesin diye kırık camlarını gözlerinden gelen yaşla yapıştırdığını biliyorum. Yoktan var ettim de beni yok saydı diye yandığını biliyorum. Var olduğundan utanmıştı hani. Var olmasaydım da şu günü görmeseydim dediğini biliyorum.

Canını yakan çocuğunun girdiği günah için onu yakmasın diye Allah’a yalvardığını biliyorum.

Ata olmanın diğer adı sabretmek. Bir ucu umut etmek olan yolun bir ucu hayal kırıklığı. Atalık tam ortada olmak. Gittiğin yer nereye çıkıyor bilmeden. Canı gönülden kabul ede ede yürümek.

Evlat olabilmek ne büyük meziyet. Bir Allah’tır bizi koşulsuz seven. Bir Allah’tır bize karşılıksız lütfeden. Bir Allah’tır her kusurumuza rağmen kapılarını yüzümüze kapatmadan affedeceğini vaat eden. O Allah ki bize bizzat anne baba hakkını anlatmış. Rızasını gözetmeyi emretmiş, bedduasından, ahından korkmayı emretmiş.

Ve o Allah ki rahmetiyle affedip vaat ettiği cenneti annenin ayağı altına sermiş.

Nasıl noktalayacağım yazıyı bilmiyorum, anne baba hakkı olunca cümlelerim yetmiyor. Aciz kalıyorum. Kelimeler anlamından utanıyor, kendilerine bu kadar yük yüklenmesinden şikayet ediyor. Anne baba hakkının ağırlığı altında eziliyor kelimeler.

Bir, Allah’a hakkıyla kul olabilmek…

İki, ataya hakkıyla evlat olabilmek…

Büyük meziyet… Çok büyük meziyet. Yapabilene, becerebilene aşk olsun…

Yazarın Diğer Yazıları