
Ramazan Yardımlaşma Ayıdır!
Kerim Toslak
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı aynı zamanda usulüne ve adabına uygun şekilde yardımlaşma ayıdır. Ramazan ayında nasıl ki oruç tutarak nefsimizi kontrol edip, harama ve günaha meylettirici arzularından uzak durarak, oruç sayesinde arınıp, ahlaki olgunluğa ulaşmanın bir nevi antrenmanını yapıyorsak, paylaşarak ve yardımlaşarak hem nefsimizi cimrilik hastalığından kurtarıp, arındırıp, ahlaki olgunluğa ulaşmaya katkı sağlıyoruz, hem de sahip olduğumuz maddi varlığınızı arındırıp bereketlendiriyoruz. Günümüzde insanlığın en büyük baş belası olan kapitalizmin panzehiri Allah rızası için paylaşmaktır. Zekat vermektir, fıtır sadakası vermektir, aklımıza geldikçe, gönlümüzden estikçe bilinçli bir şekilde sadaka vermektir. Paylaşmak için çok zengin olmaya da gerek yoktur. İnsanın gönlünün zenginliği paylaşmak için yeterlidir. Sevgili Peygamberimiz (sav) Adiy bin Hatim'in (ra) rivayet ettiği hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: “Sizden herkese Rabbi, aralarında bir tercüman olmaksızın, doğrudan doğruya hitap edecektir. Kişi o zaman (ateşe karşı bir kurtuluş yolu bulmak üzere) sağına bakar, hayatta iken gönderdiği (hayır) amellerden başka bir şey göremez. Soluna bakar, orada da hayatta iken işlediği (kötü) amellerden başka bir şey göremez. Ön cihetine bakar, karşısında (kendini beklemekte olan) ateşi görür. (Ey bu dehşetli güne inanan mü'minler!) Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun. Bunu da bulamazsanız güzel bir sözle koruyun.” [Buhârî, Rikak 49]
Ateşten korunmak için yarın hurma paylaşmaya gücü yetmeyen kimse yoktur günümüzde. Velev ki o bile yoksa bir güzel söz söylemek belki de bizi ateşten koruyacak bir kalkan olur. Birisinin hatırını sormak, çalışan birisine kolay gelsin demek, selam vermek gibi güzel sözler sadaka kabilindendir. Bunlar da bir nevi yardımlaşmadır. Ancak Ramazan ayı özel bir aydır. Zekat ve fıtır sadakası bu ayda verildiği, iftar sofralarının paylaşımı bu ayda olduğu için, yardımlaşma duyguları, paylaşma duyguları zirve yapar. Paylaşmakla ne sofrada ne de mal da eksilme olmaz. Aksine bereketlenir. Allahu Teala Kur'an-ı Kerim'de bakara suresinde verilenleri Bir tohumdan yedi yüz dane veren bir başağa benzetir. "Mallarını Allah yolunda harcayanların örneği, her başağında yüz tanenin bulunduğu yedi adet başak çıkaran bir tohum tanesi gibidir. Allah dilediğine katlayarak verir, Allah (zât ve sıfatlarında) sınırsızdır, her şeyi bilmektedir. Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.
İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir."
(Bakara Suresi-261-263 )
Başta ifade ettim. Usulüne ve adabına uygun şekilde vermekten, paylaşmaktan bahsediyorum. Usulüne uygun verilmezse, adabına uygun paylaşım yapılmazsa, Rabbimiz bu durumu, taşın üzerindeki toprağın, yağan yağmurla akıp gideceği örneğiyle, işe yaramayacağını anlatıyor.
“Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın. O kimsenin misali, üzerinde toprak bulunan düzgün ve yalçın bir kayadır; kayanın üzerine şiddetli bir yağmur yağmış, onu çıplak halde bırakmıştır. Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz ve Allah, inkârcı topluluğa hidayet vermez.”
Paylaşımda karşı tarafı incitici, küçük düşürücü, minnet altına sokacak davranışlar hiç bir zaman paylaşana bir hayır getirmez. Her işte ve ibadette halis niyet arandığı gibi bu tür ibadetlerde de niyet halis olmalı. O DA ALLAH'IN RIZASIDIR. Allah'ın rızası gözetilmeyen her ibadet, her iyilik boş ve anlamsızdır. Gösteriş kokan, reklam aracı olarak kullanılan, dünyalık heves ve arzulara ulaşmayı amaçlayan hayır ve ibadetlerin hiç birisi ahirette sahibini ateşten koruyamaz.
Zekat, sadaka ve diğer yardımları yaparken, verilecek kişilerin muhtaçlık önceliğine dikkat emek gerek. Her ne kadar yakından uzağa doğru bir yaklaşım tavsiye edilse de yakındakiler fakir olsalar bile, açlık problemi yaşamıyorlarsa, uzaktakiler açlık yüzünden ölümle pençeleşiyorsa, öncelik konusunu buna göre değerlendirmek vicdanın ve aklın gereğidir. Uzak diye Gazze'yi, Arakan'ı, Afrika'yı geri plana atıp, kafirlerin insafına bırakmak olmaz.
Selçuklu/ Konya