Medeni Toplum Bir Birbirine Saygılı Bireylerle Oluşur
Kerim Toslak
Medeni bir toplumda, sokak ortasında gecenin bilmem kaçında, vur patlasın çal oynasın düğün patırtısı, havai fişek gösterisi olmaz. Trafiği alt üst eden düğün konvoyu olmaz.
Aynı konuyu bir iki sene önce de yazdım. Eskilerin deyimiyle "et-tekraru ahsen velev kâne yüz seksen" (tekrar etmek güzeldir, yüz seksen defâ bile olsa) anlayışıyla yine yazıyorum. Bu toplum nasıl bir toplum. Kul hakkı, komşu hakkı diye bir şey bildiğimiz yok. İnsana saygı yok. Haya, edep yok. Biz nasıl bu hale geldik.
Mahalle arasında düğünler yapılır. Kadın erkek karışık vur patlasın çal oynasın müzik sesi gök kubbede yankılanır. Kimin kiminle nasıl hangi kıyafetle oynadığı herkesin kendi tercihi ve kişisel özgürlük alanı. Bizi de ilgilendirmiyor. Konumuz da o değil.
Ancak işin bizi ilgilendiren tarafı, bizim özgürlük alanımıza tecavüz boyutudur. Teknoloji gelişti. Müzik aletleri, ses yayın cihazları en son teknoloji. Sonuna kadar açık. Haydi gündüz bir noktaya kadar tahammül et. Gecenin on biri , on ikisi olmuş. Hastası olan mı var, cenazesi olan mı var, bebeği olan mı var, ertesi gün erken kalkıp işe gidecek olan mı var, kimsenin umurunda değil. Yedi mahalleye dinletmeye azmü cezmü kast etmişler. Yaz günü. Sıcaklar malum. Pencereyi kapatsan haşlanacaksın. Haydi bilme kaç desibel müzik sesine katlan. Üstesine her yarım saate bir havai fişek patlamasıyla yerinden fırla. Gecenin saat birinde havai fişek patlatılıyor. Ya hu bu nasıl bir aymazlık! Bu nasıl bir ahlaksızlık! Bu nasıl bir insana, konu komşuya, hatta kurda kuşa saygısızlık! Bu nasıl bir anlayış aklım hafsalam almıyor. Bu toplum müslüman bir toplum! Bu nasıl bir müslümanlık! İnsan şaşırıyor.
Bakınız bu dini bize öğreten, örnek olan Allah resulü (sav) bize ne buyuruyor; "Allah'a ve âhiret gününe iman eden, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve âhiret gününe iman eden, misafirine ikram etsin. Allah'a ve âhiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun." (Buhârî, Edeb, 31) Peygamberimiz (sav) böyle buyuruyor ama müslüman olduğunu iddia eden bir toplumda peygamberini de dinleyen yok.
Bu aymazlığı toplumun büyük çoğunluğu da kabullenmiş görünüyor. Eğer böyle olmasa tepki gösteren, gerektiğinde ilgili yerleri arayıp durumdan rahatsız olduğunu ifade edenler olur. Var mı, bilmiyorum. Şikayet etmeye, aramaya ne gerek var, şehrin yetkilileri gerekli tedbirleri alması gerekmez mi diyenler olabilir. Nasrettin Hoca Merhum dediği; "siz de haklısınız."
Evet, bu konu şehrin mülki amirliğinin, yerel yöneticilerinin sorumluluğundadır. Onların konuya el atıp çözmesi gerekir. En azından gecenin on bir, on ikisinde hatta sıfır birinde havai fişeklerin patlatılmadığı, düğün gürültüsünün olmadığı bir şehirde yaşamak, medeni bir toplumun hakkı olsa gerektir.
Tabiki toplumun da medeni olması gerekir. Medeni olmak başkasına saygılı olmayı, birlikte yaşamanın kurallarına uymayı gerektirir. Bu şekilde davrananlara medeni insan denir. Medeni olmayı beceremeyenlere bedevi denir.
En zor olanı da medeni olanların bedevi olanlarla birlikte yaşamasıdır. Bu toplumun bedevilikten, bir diğer deyimle magandalıktan kurtulması gerekir. Eğitim şart. Ya güzellikle eğitilmeli ya da yasal yaptırımlarla.
Selçuklu/ Konya