Ayrıntılarda Boğulmak
Kerim Toslak
Önemli sorunları dert edip çözüm üretmek ya da çözüme katkı sunmak yerine, önemsiz ve gereksiz işlerle uğraşmak söz konusu olduğunda, hep İstanbul'un fethi sırasında Bizans'ın papazlarının Ayasofya'da toplanıp "meleklerin cinisiyeti" konusunu tartıştıkları örneği verilir. Bu örnekle aslında biraz da Bizans'ın papazlarının çapsızlığı ve kısır görüşlü oluşu öne çıkarılır. Ya da ülkeleri elden giderken öyle bir zamanda din adamlarının ne kadar lüzumsuz bir işle meşgul olduğuna dikkat çekilir. Bizim de öyle bir pozisyonda olmamamız gerektiği için örneklendirilir. Buna benzer başka bir Anadolu deyimi de "değirmen giderken şakşakcısının derdinde olmaktır."
Dini konularda kolaylaştırmak yerine zorlaştırmayı marifet sayarız. Evelallah basit bir abdest alma konusu ile ilgili bile sayfalar dolusu kitap yazarız. Okuyanın kolayca anlayıp uygulayabileceği bir abdest alma işini bile içinden çıkılmaz hale getirme konusunda üstümüze yok. Ondan sonra da şikayete başlarız efendim gençler dinden soğuyor, yok deist oldu, ateist oldu, yok bilmem ne oluyor diye yakınmaya başlarız.
25-30 yıl önce bir tatil döneminde köye gitmiştim. O ziyarette hangi kahveye uğrasam masada 3-5 kişinin sohbet konusu boy abdestinin nasıl alındığı meselesiydi. Adeta köy ikiye bölünmüştü. Boy abdesti alınırken önce su başımızdan mı dökülecek yoksa sağ omzumuzdan mı dökülecek konusu köyü ikiye bölmüştü. Her iki grupta karşı tarafın aldığı boy abdestinin yanlış olduğu iddiasında kendilerinin doğru olduğu iddiasında tartışıyorlardı. Serde hocalık da olunca tabii önüne gelen konuyu bize de soruyordu. O sohbetler sırasında, böyle bir konunun niçin tartışma konusu haline geldiğini öğrenmiştim. Görevli cami imamı arkadaş, cuma namazı öncesi sohbetinde konuyu gündemine almış, ayrıntılara dalmış boy abdesti alınırken önce su kafadan dökülür demiş. Cemaatten yaşlı bir amca, "yok hocam önce sağ omuzdan dökülür" demiş, cemaatin bir kısmı da yaşlı amcayı desteklemiş neticede tartışma namaz sonrası da sokakta kahvehanelerde devam etmiş. Aklımızın yettiğince dilimizin döndüğünce sorularına gerekli cevapları verdim. Cuma günü de imam arkadaşın da izni ile namaz öncesi sohbet ederek, konuyu gündeme getirip en basit haliyle anlattım. İster kafadan ister sağ omuzdan su döksün herkesin boy abdestinin tamam olduğunu yaptıkları tartışmaların doğru olmadığını anlattım.
Maalesef yaklaşık bin senedir İslam Alemi benzer tartışmaların içinde patinaj yapıp durur. Sanki "Allah sizin için kolaylık diler güçlük dilemez" diyen bizim kitabımız değil. Sanki "kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız" diyen bizim Peygamberimiz (sav) değil. En basit konuları bile gereksiz ve lüzumsuz ayrıntılarla, içinden çıkılmaz hale getirmek için oturduğumuz yerden eften püften sorular üretip, onları cevaplayarak karmaşık hale getiriyoruz. Şerh ve haşiyelerle boğulup duruyoruz. Tıpkı Bakara Suresinde inek kesmeleri istenen yahudilerin emri yerine getirmek yerine, gereksiz sorularla işlerini zorlaştırdıkları gibi. İyi bir şeymiş gibi kılı kırk yarmanın derdindeyiz. Halbuki Allah Resulü “Dinî konularda kılı kırk yaranlar mahvolmuştur” (Müslim, “ʿİlim”, 7; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 5; Dârimî, “Muḳaddime”, 19) buyurur.
Biz ayrıntıların içinde boğulurken, senin mezhebin, benim mezhebim, senin tarikatın benim tarikatım, senin şeyhin benim şeyhim, derken, mealciler- hadisçiler, sünnetçiler- Kur'ancılar gibi konuların içinde bir birimizle cedelleşirken asıl üzerinde duracağımız konular ıskalanıyor. Bilim üretmiyoruz, teknolojimiz zayıf, İnsani değerlerimiz yerlerde, ahlaki değerlerimiz dökülüyor.
En önemlisi de düşmanlarla yeterli mücadele gücümüz yok. Gazze’de Filistin’de kan akmaya devam ediyor. Siyonist ABD+İsrail ortak zulmü devam ediyor. Bu kadar Müslüman ülke, bırak silahlı mücadeleyi, sesini bile yükseltmekten aciz.
Selçuklu/Konya