Kerim Küçüksarı

Yeni Dünya Düzeni ve Dijital Diktatörlük

Kerim Küçüksarı

21. yy’da klasik medya, dijital dünyaya evrilirken hayatımıza “hız” kavramı da girmiş oldu. Bu süreçte teknoloji baş döndüren hızda gelişirken, yalnızca medyamız değişmedi. Medya ile birlikte yaşam biçimimiz ve alışkanlıklarımızda dönüştü ve değişti. Bireyler, dijital teknolojilerin gelişmesi ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ile birlikte arzularını, düşlerini ve en yüksek özlemlerini sosyal medyadan “özgürce!” ifade etmeye başladı. Sosyal mecralar aynı zamanda bilgilenme aracı oldu.

Gelecekte başına geleceklerden habersiz olan ABD’nin Başkanı Trump’ta “Medyanın %97 si tekel ve bize karşı! Bu nedenle kendimi twitter dan ifade ediyorum” demişti.

Küresel düzenin saflarında duran Hilary Clinton’da 2012 yılında yayınladığı bir makalede “Bundan sonra ABD’nin muhatabı sadece devlet adamları, siyasiler, askerler değil; o ülkelerin gençleri ve kadınlarında olacak” diyerek küresel güç odaklarının ulaşmak istediği hedeflere ışık tutuyordu.

Yeni dünya düzenini kurgulayan parayı da elinde bulunduran bu güç, insanları sürü halinde getirmek, kimliksizleştirmek ve bir meta haline getirmek için “özgürlük” kavramının arkasında geliştirdiler planlarını.

Binlerce çalışan ve milyonlarca dolar parayla yapamayacağı çalışmaları dijital teknolojiler, Sosyal medya ve mesajlaşma uygulamaları sayesinde bedavaya getirdi, hatta üzerinden para kazandı.

Dijital platformlarda bireylerin tek tek verilerinin pazarlama çalışmalarından çok öte bir öneminin olmadığını düşünüyorum. Önemli bir göreve talip değilseniz? Önemli olan toplumdaki tüm bireylerin verileridir. Bu veriler yapay zeka, artırılmış gerçeklik gibi bir çok platformda analiz edilir. Bu analizlerle toplumun istek, duygu, alışkanlık ve tercihleri tanımlanır. Toplumun ya da toplumların nabzı tutulur, algılar yönetilir. Kitleler bir yerden başka bir yere sevk ve idare edilir. Sosyal medyanın, son yıllarda tüm dünyadaki seçim çalışmalarında en önemli mecra haline gelmesi de bundandır.

Tüm verileri elinde bulunduran, insanı ve teknolojiyi yönetmek isteyen küresel gücün nasıl bir davranış sergileyeceğini anlamak için, dijital teknolojiler ve pandemileri birlikte değerlendirmek sanırım çok daha sağlıklı olur. Tam da burada şu sorulara cevap aramak gerekir. Dijital teknolojiler yaşam tarzımızı, iş hayatımızı nasıl etkileyecek? Doların yerine dijital bir para dönüşüme sokulursa finans sistemimize etkisi ne olacak? Daha da önemlisi, toplumları toplum yapan en değerli yapı taşı olan ailelerimiz bu gelişmelerden nasıl etkilenecek?

Gezi olaylarında, Arap Baharı sürecinde ve son olarak ABD temsilciler meclisinin basıldığı gösteriler de dahil olmak üzere bir çok toplumsal olayda teknolojiyle, sosyoloji ve psikolojinin değiştirildiğini, algıların yönetildiğini ve sosyal medya üzerinden psikolojik harp yürütüldüğünü gördük.

Yeni dünya düzeni teknoloji, biyofizik ve biyokimya üzerinden kurgulanıyor ve kuruluyor. Ulus devletlerin kanunları hiçe sayılıyor. Dünyanın süper gücü ABD Başkanının sosyal medya hesaplarından paylaşımlarının kaldırılması, hesaplarına bloke konması ve hesaplarının tamamen askıya alınması her hangi bir mahkeme kararına ihtiyaç duyulmadan yapıldı. Bu güç kendini kanunların üzerinde görmüş oldu ve uygulamalı olarak ta tüm dünyaya gösterdi. Dijital diktatörlük sergilendi.

Bizde şunu gördük ki bir ürüne para ödemiyorsanız ürünün kendisi sizsiniz. Siz istemeseniz de istediği zaman uygulamasının anahtarını kapatır. Dolayısı ile hangi ülkenin dijital teknolojilerini, sosyal medyasını kullanırsanız kullanın sizin verileriniz onaylı ya da onaysız kullanılacak. Bu verilerle de küresel güçlerin isteğine uygun olarak ulus devletler dizayn edilecektir.

ABD temsilciler meclisinin basılması, pandemi derken sanırım Whatsapp yoğun gündemden sıkılmış olmalı ki gündemin değişmesi için verileri facebook ile paylaşacağını, kabul etmeyenlere de uygulamayı kullandırmayacağını duyurdu.

Ulusal ve yerel medyada teknolojik gelişmeler bugüne kadar yeterli düzeyde tartışılmadı. Kamuda el ovuşturarak bir takım makamlara gelenler ve oralarda oturanlar makamlarda daha uzun süre kalmanın planlarını yaptılar. Dünyada olup bitenler onları çokta ilgilendirmedi.  Bu yüzden her hangi bir gelişme için çözüm önerileri sunmadı, sunamadı? Bu bakış açılarıyla küresel düzenin ateşine odun taşınmış oldular.

Yeni dünya düzenin kurucuları pandemi sürecini uzatmak istiyor. Sadece sağlıkçılardan oluşan (kurulda hukukçu, sosyolog, psikolog ve toplum bilimci de olabilirdi) bilim kurulları da birçok sektörü tedbiren kapattı. İnsanlar işyerlerinin kapısına kilit vurdu, günü birlik geçimini sağlayan insanlar ailesini geçindirebilecek bir kazançtan mahrum kaldı. Bu insanlar borçlu! Bu yasaklar kaldırılmaz ve süreç uzatılırsa toplumsal tepkilere zemin hazırlayabilir. Olaylar iyi analiz edilerek ve zamanında müdahalelerle bir takım toplumsal tepkilerin önüne geçilebilir. Bu sebeple seçim sürecine yaklaştığımız şu dönemde, toplumsal bütünlüğün devam ettirilmesi için bürokratlara büyük sorumluluklar düşmektedir.

Yeryüzünde tanrılık iddia eder düzeye gelen küreselciler tarafından yeni bir dünya düzeni dijital teknolojiler üzerinden kuruldu, kuruluyor. Ulus devlerin bu düzene müdahaleleri ortadan kaldırılıyor. Bu dünyada tepkisel olanlara yerin olmadığı görülüyor. Her ne olursa olsun bu düzene tepki vermek gerekir. Çünkü bu düzenin ve geçmişte buna benzer düzenlerin tepkilerden çok korktuğunu görüyoruz. Allah’ın huzuruna çıkacağı inancında olanlar bilir ki “nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice büyük toplulukları alt etmiştir.” Eğer inanırsanız teknolojide de bu böyle olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları