Kerim Küçüksarı

Teşkilat ve Liyakat

Kerim Küçüksarı

Rahmetli Erbakan Hoca teşkilatı vücuttaki sinirlere benzetmiş ve “Ortalama 70 kiloluk bir insandaki sinirlerin ağırlığı, sadece 70 gramdır. Ancak, bu 70 kiloluk vücudu ayakta tutan, o 70 gramlık sinirdir. Teşkilat, bir cemiyetin sinir uçlarıdır. Organize olmuş çok küçük toplulukların, birbirinden habersiz milyonlarca kitleden daha güçlü olduğu aşikârdır.

Bir insanın tek başına bütün bu hizmetleri yapması mümkün olmadığına göre, hep birlikte ve teşkilatlı çalışmak mecburiyetindeyiz.” demiştir.

Bu sebeptendir ki, başarılı olmak isteyen siyasi partiler teşkilatlarına önem vermelidir. Teşkilatlarda görev alan kişiler niçin orada olduğunu bilir ve üstlendiği vazifeyi layıkıyla yapmak için canhıraş çalışırsa başarıya, zafere ulaşır.

Teşkilatlardaki Savrulmuşluk

Bu gün teşkilatlara baktığımızda (istisnaları söylemiyorum) kapitalizmle birlikte hızla sekülerleştiğini ve başladığı noktadan çok ötelere savrulduğunu, hizmet üretemez ve vatandaşların sorunlarını göremez hale geldiklerini görüyoruz.

Allah insanı diğer canlılardan ayırmış ve insana faziletli, bir takım özellikler vermiştir. Bu özelliklerden biri de eserden müessire ulaşma yeteneğidir. Bir davranışa, hizmete, esere bakarak; o eseri, davranışı, hizmeti yapanı tanıyabiliriz. Doğru mu yanlış mı, faydalı mı zararlı mı, güzel mi çirkin mi, başarılı mı başarısız mı? karar verebildiğimiz gibi, adaletli mi zalimce mi bunu da anlayabiliriz.

Teşkilatlarda üst perdeden konuşulan bir dil ile, halkla ilişkilerin olmadığı gibi,

Lüks yaşam ve şatafata düşkün olanların parti teşkilatlarını sardığı, sırça saraylarında oturanlarla toplumun irtibatının koptuğu gibi,

Konu mankenleri ile, ideale ulaşılamayacağı gibi,

Elinden tutulup “adam ettiklerinizin” kendilerini güncelleyemeyip, sermayelerini tüketenlerle yeni hikâyeler yazılamayacağı gibi,

Konumlarını korumak için bürokratik, siyasi ve ekonomik olarak fayda sağlamaya çalışan, liyakate bakmadan adam kayıranlarla, teşkilat ruhunu anlamayıp ikilik çıkaranlarla gelecek kurgulanamayacağı gibi,

Ülkeyi büyütmek yerine, kendini ve çevresini büyütenlerin her yeri sardığı, iyi olanları kendine mal ettikleri, hatalarını ve çirkinliklerini liderine ve millete ödettikleri, bu anlayışa sahip insanlarla sonuç alınamayacağı gibi,

Aklını ve vicdanını çalıştıran, bu millet için ter ve gözyaşı dökenler, devleti ile milleti arasında köprü olanlar bir köşede bekletilirken, “diline şınav” çektirenlerin ortalıkta ve bürokraside cirit attığı gibi,

Milleti ve memleketi için üretecek, imal edecek, çalışacak insanların işlerini çözdüremediği ve “%35 Osman”ları görmek zorunda bırakıldıkları gibi,

“Adalet” uygulayıcılarının en küçük bir meseleyi bile yıllar içinde ancak çözüme kavuşturduğu gibi, (Geç gelen adalet, adalet değildir)

Parti Kongrelerine halk gelmesi gerekirken “gazinocuların” geldiği ve ellerini çatlatırcasına alkışladıkları gibi,

Abdülhamid Han’ın etrafını sardıkları gibi sizin de etrafınızı sardılar, sizi ulaşılmaz kıldılar.

Etrafınızı saran, sizi ulaşılmaz kılanlardan kurtulup, bir gün evimizde misafir olsanız size şunları söylerdim.

Anket şirketleri ne diyor bilmem? Ama yazıya dökülmeyen, halkın gönlünde olanları dinlemeniz gerektiğini, sokakların nabzının tutulması gerektiğini,

İlinde, ilçesinde, çevresinde, ülkesinde olup bitenlerle ilgilenmek ve kötü gidişi düzeltmek için çalışmak yerine, menfaatleri için çalışanlarla toplumsal adaletin sağlanamayacağını,

Muhtar adayı olsa, kendi mahallesinde bile seçilemeyeceklerin sizin hatırınıza seçildiğini, lakin halkı anlamaktan çok uzak olduklarını,

Üretmek için uykusunu kaybedenlere, organize sanayi bölgeleri açmak için uğraşmak yerine, bakanlıklar semtinde iş kovalamayı tercih edenlerle yol yürünemeyeceğini,

Kim tarafından söylenirse söylensin her iddianın titizlikle üzerine gidilmesi gerektiğini, adaletin aşağılarda değil zirvelerde olması gerektiğini,

Dava deyince mal varlığına sarılıp daha çok zengin olmak isteyenlerin, hizmet deyince mevki makam peşinde koşanların, Cihat deyince ortada olmayanların sizi hiçbir zaman anlayamayacağını,

Etrafınızı saranlardan, sizi ulaşılmaz kılanlardan, diline şınav çektirenlerden arada bir kurtulup kendinize birkaç gün zaman ayırırsanız, benim söylemek istediklerimden daha fazlasını göreceğinizi ve bi iznillah gördüklerinizi düzelteceğinizi söylerdim.

Bunları niçin söyledim!

Anadolu’da, Afrika’da, Filistin’de, Balkanlarda ve gönül coğrafyamızda Türkiye’ye bakıp ümitlenen mazlumların yüreklerindeki yangının sönmesi için,

Siyonist ve emperyalistlere inat, neslimizin “iman ve cihat” ruhuyla neşvünema bulması için,

Çalışan, üreten, imal eden bir ülkenin onurlu bir ferdi olmak için,

Üçgen, kare, dikdörtgen kafalı ayrımı yapmadan samimi, liyakatli, hizmet ehli insanları iş başında görmek için.

Yazarın Diğer Yazıları