Kerim Küçüksarı

Sokak Yeni Anayasa Mı İstiyor?

Kerim Küçüksarı

Yeni anayasa tartışmaları başladı. Lakin sokağın yeni bir anayasa talebi yok. Pandeminin faturasının iyice ağırlaşmaya başladığı bu dönemde sokağın öncelikli çözüm bekleyen başta ekonomik ve işsizlik olmak üzere önemli sorunları var. Nitekim AK Parti’de anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip değil.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar yapılan anayasaları incelediğimizde, milli iradenin lakıyla temsil edildiği ilk ve tek anayasanın 1921 Anayasası olduğunu görürüz. Daha sonra yapılan 1924 Anayasası tek parti iktidarında, muhalefeti olmayan bir mecliste yapıldı. 1961 Anayasası her ne kadar referandumla kabul edilse de toplumun %39’luk bir kesimi ret oyu vermiştir. 1982 Anayasası 12 Eylül Darbesi sonrasında askeri yönetimin emriyle Danışma Meclisi tarafından hazırlanmıştır. Anayasalar yenilense de milli irade hakim kılınmamış, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir anayasa yapılamamış, tartışmalara neden olmuştur.

Bu dönemde de anayasanın ilk maddeleri tartışmaya açılmayacaksa, yeni bir anayasa yapmak topluma ne fayda sağlayacak? Bir apartman düşünün kolonlarının arası tuğlayla örülmüş, ben tuğlayı beğenmedim, tuğla duvarları yıkacağım briketle öreceğim demek gibi bir şey bu. Duvarları yıkılıp yeniden yapılan binanın planı ve kolonları aynı kaldıktan sonra binayı yıkmanın ne anlamı var? Anayasa için aynı darbe dönemlerinin kurumları ve ilkeleri korunacaksa yeni anayasa yapmak neyi değiştirecek ki?

Yeni anayasa yaptık diye sokak çok mu mutlu olacak? Eğitim sistemi mi düzelecek? Liyakat sistemi devreye mi girecek? Ekonomi düzelip, işsizlik mi azalacak? Anayasa konusunda muhalefetle uzlaşıya mı varılacak?

Pandeminin hüküm sürdüğü, ekonomik sıkıntıların baş gösterdiği, işsizliğin arttığı böyle bir dönemde sokağın yeni bir anayasa talebi yoktur. Hele planı ve kolonları aynı kalacak bir anayasaya hiç talep olmayacaktır.

Eğer bir anayasa yazılacaksa Türkiye’li üst kimliği ile, ilk 4 madde de tartışmaya açılarak, yine toplumun tüm kesimlerinin mutabakatı ile yazılmalıdır. Toplumun tüm kesimlerinin onayı ile yapılamayan, fikir ve inanç hürriyetini net olarak güvence altına almayan bir anayasa, ilave huzursuzluklara ve tartışmalara neden olur. Milletin ve memleketin beklentilerine cevap vermez, nakıs kalır.

Şayet ihtiraslardan kaynaklı keyfi uygulama problemleri ortadan kaldırılmayacaksa, anaysa ve yasalardaki muğlak, yoruma açık “kaçış koridorları” kapatılmayacaksa Kopenhag Kriterleri’nin de benimsenmesi ile, mevcut anayasa bu manada toplumun ihtiyaçlarını karşılıyor!

82 Anayasasındaki muğlaklıklar ve keyfi uygulamalar şiir okudu diye siyasi geleceği olan Recep Tayyip Erdoğan’ı yasaklarla bezeyip “muhtar bile olamaz” denilerek hapse göndermedi mi? 28 Şubat darbesi bu anayasadan alınan güçle yapılmadı mı?

Bu sebeple anayasada yazılan maddelerin net, açık ve anlaşılır bir şekilde yürürlükte ve muhafaza ediliyor olması gerekir. Gelişmiş bir devletin anayasasında ve kanunlarında yoruma açık, keyfi ve muğlâk maddeler olamaz. Hele kadim tarihi ile Müslüman ülkelere örnek olacak bir ülkenin anayasası tam anlamıyla adalet üzerine olmalıdır.

Rahmetli Erbakan Hocamın aynı anayasa ile ilgili geçmişte önerilerini sayarken muğlak maddelerden birine Anaysanın 18. Maddesini örnek göstermiştir. Muğlaklıkları kaldırılmayan, kolonları korunacak anayasa ile angarya ortadan kaldırılıp, askari ücretlinin alım gücünün artmayacağını, mililyonların üzerindeki angarya faiz yükünün kalkmayacağını söylemiştir.

1982 Anayasası azınlığın çoğunluğa tahakkümüdür. 28 Şubat dönemini yaşayanlar bilir ve yaşadıklarını da unutmamıştır.

Sonuç olarak, 82 Anayasasının tüm maddelerini tartışmaya açarak, toplumsal bir uzlaşı içerisinde, 1921 Anayasasını yapan ruhla, inanç hürriyetini net olarak tanımlayarak, daha önceki anayasalardaki muğlâklıkları kaldırıp uygulanabilir, adaletin tesis edildiği yeni bir anayasa yapılmasına toplumun tüm kesimleri canı gönülden destek verecektir. Aksi ise göz boyamaktan öteye geçmeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları