Kerim Küçüksarı

Kudüs Müslümanlarındır

Kerim Küçüksarı

Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler tarafından kutsal olan Kudüs, bu yapısı ile barışı simgeleyen bir şehir olması gerekirken, tarih boyunca bu beldede barıştan söz etmek pekte mümkün değildir. Tahin çeşitli dönemlerinde şehri sahiplenme adına yaşanan mücadeleler olmuş, bu hâkimiyet mücadelelerinde en büyük zararı şehrin sakinleri görmüştür.

Hz. Ömer döneminde İslam Ordusu Kudüs’ü fethetmiş ve Kudüs halkı ile adaleti tesis edecek bir sözleşme yapılmıştır. Sözleşme ile Kudüs halkının canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, hastalarına ve bütün fertlerine teminat verilmiştir. Kiliseleri mesken yapılmamış, yıkılmamıştır. İçindeki kutsal eşyalara dokunulmamıştır. Kimse dinî inançlarından dolayı zorlanmamış ve asla zarar verilmemiştir. Hıristiyan ahalinin yurtları Yahudilere verilmemiştir. Hz. Ömer’in, Kudüs şehrinde kalıcı barışı sağlamak için yapmış olduğu bu anlaşma ile kadim şehirde barış hakim olmuştur.

Fatımiler dönemine Müslümanların Sünni, Batıni ve Şii gibi mezhep çekişmelerine ve Halifelik mücadelesine girmesi sonucu istikrar bozulmuş, liyakat kaybolmuş ve Haçlı seferleri ile Kudüs Haçlıların eline geçmiştir.

Haçlılar doğunun zenginliklerini yağmaladığı gibi, Kudüs’te tarihin gördüğü en büyük katliamı gerçekleştirmişlerdir. Müslümanlar döneminde “eman yurdu” olan bu güzel şehir, haçlılar döneminde “zulüm şehri” olmuştur. Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü zulmetten, Müslüman esirleri zalimlerin elinden kurtarıp bu çilekeş şehri aydınlığa gark etmiştir. Kısa da olsa bu dönemde Kudüs’e yeniden barış hakim olmuştur.

Osmanlı Devleti güçlenip kutsal beldeleri egemenliği altına almasıyla, Kudüs şehri yüzyıllarca barışın sembolü haline gelmiştir. Osmanlı egemenliğinde kalan bu şehirde adalet hüküm sürmüştür.

Yıllar 1915’i gösterdiğinde Osmanlı Devleti zayıflamış, Filistin topraklarına Siyonistlerin güdümündeki İngilizlerin gelmesi ile bu topraklarda anarşi ve kargaşa başlamıştır. 1948 yılında Siyonist İsrail Devletinin kurulması ile de Filistin topraklarında kan ve gözyaşı hakim olmuş, Siyonistlerin Müslümanlara karşı terör eylemleri ve asimetrik zulümleri günümüze kadar artarak devam etmiştir.

Kudüs, üç dinin temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından yönetilirse Filistin’e barış gelir mi?

Yüz yılların en çilekeş şehridir Filistin’in başkenti Kudüs. Yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi liyakatli Müslüman liderlerin hakimiyetinde barış ve eman yurdu olurken, liyakatsiz yöneticiler ile Hıristiyan ve Yahudilerin hakimiyetinde ise kan ve gözyaşının dinmediği bir şehir haline dönüşmüştür.

Komisyon Yönetiminde de olsa adaletin gelmediği Kudüs topraklarına huzur gelmeyecektir. Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, kendi içerisindeki mezhep farklılıkları ve anlayışlar nedeni ile paramparçadır. Dünya malı olan mevki, makam ve paraya olan düşkünlük olduğu müddetçe de parçalanmalar devam edecektir. Bu parçalardan hangisi yönetimde olacaktır? Parçalı yapılar kurulacak komisyonu kabul edecek midir? Velhasıl hal böyle olunca bu yöntem çözümden ziyade kargaşayı artıracaktır. Ayrıca, Kudüs şayet komisyona “teslim edilirse”  Papalık Kurumu, Kudüs’te hiç olmadığı kadar nüfuzunu ve etkinliğini artıracaktır. Böyle bir çözüm, şehitlerimizin ve ecdadımızın kemiklerini sızlatacaktır.

Kudüs Davası bize Hz. Ömer’in, Selahaddin Eyyubinin, Yavuz Sultan Selim’in, Abdülhamid Han’ın ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın emanetidir. Emanete sahip çıkmakta inanan her Müslüman’ın üzerine bir vecibedir.

Kudüs’ün yönetiminde temel ilke “adalet” olmalıdır. Adaletin olmadığı yerde komisyon olsa da Müslümanlara yönelik şiddet ve terör bitmeyecektir. Kudüs’e adaleti dün olduğu gibi liyakatli Müslüman yöneticiler getirecektir

Tekrar etmekte fayda var. Birleşmiş Milletler ve Hıristiyan Batı kulübü (AB), Müslümanlara uygulanan zulmü kurulduğu günden beri görmezden gelmiştir. İslam âleminin dağınıklığı devam ettikçe de bu zulmü görmezden gelmeye devam edeceklerdir. Batı, Siyonist İsrail’de çocuk ağlamasını dünyanın gündemine taşırken, Filistinli bebeklerin katledilişini görmezden gelecektir. Bunun içindir ki Filistin bu zalimlerin insafına bırakılamaz.

Çözüm, Filistin Devleti’nin çağrısı ile Müslüman ülkelerin liderleri, D-8 (İİT) bir barış gücü hazırlayıp Kudüs, Gazze, Batı Şeria ve 1967 öncesi Filistin topraklarında hava ve kara güvenliğini sağlamalıdır. İşte o zaman Filistin’e, Kudüs’e barış hâkim olur.

Yazarın Diğer Yazıları