Kerim Küçüksarı

Kadınlarımızı Korumak İçin İthal Yasalara İhtiyacımız Yoktur

Kerim Küçüksarı

Kadınlarımızı korumak ve hak ettiği değeri vermemiz için ithal yasalara ihtiyacımız yoktur. 80 milyon inançlı milletimizi TBMM’de temsil eden milletvekillerimiz tarihimize, kültürümüze ve her şeyden önce inancımıza uygun yasalar çıkarmaya muktedirdir. Aile yapımızı ve neslimizi tehdit eden İstanbul Sözleşmesinden çıkılması 80 milyon inançlı Türkiye halkını rahatlatmıştır. Yalnız bu sözleşmeden çıkılmış olması yeterli değildir. Sözleşmenin TBMM’de oylanarak kabul edilmesi, beraberinde de 1985 yılında imzalanan CEDAW sözleşmesi doğrultusunda çıkarılan 6284 Sayılı Kanun başta olmak üzere aile kurumumuza zarar veren ve zayıflatan yasalarda kaldırılmalı ve yerine kıymetli milletvekillerimizin aile yapımızı güçlendirecek milli, yerli ve İslami olan yasalar çıkarması zaruridir.

Aileyi korumanın en güzel yolu kadın olsun, erkek olsun aile bireylerine sabır ve hakkı tavsiye etmektir.  Güzel ahlakı tavsiye etmeyen, batı ürünü ithal yasalar aileyi korumadığı gibi, şiddeti ve boşanmaları artırmıştır. Çünkü bu yasalar şiddetin azaltılması için gerekli zemini hazırlamaktan çok uzak olduğu gibi, sağlam temellere de dayanmamaktadır.  Toplumda da “Erkeği cezalandırmak”  şeklinde algılanıyor. Mahkemelerdeki uygulayıcılar “kadının beyanını esas alıyor” kararlarını da bu doğrultuda veriyor.

Adaleti tesis etmesi gereken uygulayıcıların her iki tarafı da dikkatlice dinlemesi ve kararı cinsiyete göre değil, haklılık durumuna göre vermesi gerekir. Sadece kadının beyanını esas alarak hüküm vermek “adalete aykırıdır.” Her iki tarafı da dikkatlice dinlemeden verilen kararlar vicdanları sızlatır. Müslüman Türkiye halkının en kıymetli değeri olan aile yapısına zarar verir. Adaleti tesis etmek üzere görev yapan Hakim ve Savcılarımızın söz konusu aile olduğunda kılı kırk yararcasına uğraş vermesi gerekir.

Kadın olsun erkek olsun her ikisi de birer bireydir. Bunun için yasalar cinsiyete göre yapılmaz. Adaleti tesis etmek üzere yapılır. Geçmişimize ve medeniyetimize batkımızda da bunu görürüz. Yeri geldiğinde Türk ve İslam Medeniyetinden bahseder bununla da öğünürüz. Arı duru dinimizde toplumumuzu aydınlatacak ve batı toplumlarına da örnek olacak onca ayet varken, bu medeniyetin temsilcisi olan halkımız ve bu halkı temsil eden Milletvekillerimiz kafa kafaya vererek aileyi güçlendirecek, erkek ve kadın hukukunu düzenleyecek, adaleti tesis edecek düzenlemeler yapamayacaksa ve ithal edilecekse  “dükkanı kapatıp gitsin.”

Bu cendereden çıkış yolu Liyakatli Kadroların İş Başına Getirilmesidir

Son dönemde hemen hemen her alanda yüksek zamlar yapıldı. Özellikle hammaddeye gelen zamlar da dolar bazında “üreten üretmeyen belli olsun” kabilinden ve çok yüksek oldu. Bu zamlar tüketim maddelerine de yansıtılmaya başlayınca toplumun alım gücü de ciddi oranda azaldı. Merkez Bankasının Başkanının değişmesiyle birlikte döviz değerlenmeye başladı ve bir de kur farkından zam yemiş olduk.  Faizler artırıldı, faizin yüksek olduğu bir ortamda üretmek için kim yatırım yapar ki? Çalışmadan çok kazanmak varken!

Zamlar, dövizdeki artış ve işsizlik ekonomiyi dolayısı ile üretimi olumsuz etkiliyor. Ülkemizin gücü ve kaynakları bu zor şartlardan çıkmak için yeterlidir. Yeter ki işler liyakatli insanlara teslim edilsin.  Ebu Müslim Horasanin “Onlar zararlarından emin oldukları için; dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de; düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu!" dediği gibi olmasın. Şayet doğru adımlar atılmaz, A’dan, Z’ye her alanda liyakatli insanlara işler teslim edilmezse, makamlar zorbalığa dönüşür ve işler yürümez hale gelir.  “İşler ehline verilmediği zaman da kıyamet beklenir.”

Yazarın Diğer Yazıları