Kerim Küçüksarı

Kaçak Elektrikle Yeterince Mücadele Ediliyor Mu?

Kerim Küçüksarı

Kaçak elektrik uzun yıllardır üzerinde konuştuğumuz, ancak tam olarak bir çözüme kavuşturamadığımız, Türkiye’deki en yaygın ‘hırsızlık’ türüdür. Bedelini çalandan ziyade milyonlarca vatandaşın ödediği bir hal almıştır.

Ülkemizde ulusal elektrik tarifesi uygulanıyor. Bunun için kayıp-kaçak bedeli bölgeden bölgeye değişmez.  İster sanayide isterse konutta olsun abone gruplarının ödediği dağıtım/kayıp-kaçak bedeli ülkemizin her yerinde aynıdır.

Bu sebeple sanayide ve tarımda kullanılan kaçak elektrik, faturasını düzenli ödeyenlerin aleyhine haksız rekabete sebep olmaktadır. Bir sanayici veya bir çiftçi bir ürünün maliyetlerini hesaplarken enerji giderlerini dahil ettiğinde diğer tüm şartlar aynı olsa bile kaçak elektrik kullanan rekabette daha avantajlı hale gelmekte, faturasını düzenli ödeyen işletmeler bir nevi cezalandırılmaktadır.

Son yıllarda sürekli düşen kayıp-kaçak oranlarına rağmen, tarifelerdeki değişim daha azdır. Ülkemiz kayıp kaçak oranlarında hala dünya ve AB ortalamasının üzerindedir. Milyonlarca vatandaşı ilgilendirdiği için kayıp kaçakla mücadele  daha etkin yürütülmelidir. Dağıtım şirketleri için hedef oranlar üzerinden belirlenen kayıp kaçakla mücadeleden vazgeçilmelidir. Düzenleyici kurul bunun yerine dağıtım şirketlerine kayıp kaçakla mücadele için fiili oranlar üzerinden bir hedef belirlemelidir.  Dağıtım şirketleri için belirlenen kayıp kaçak oranları şirketleri ödüllendirir nitelikte de olmamalıdır. Burada EPDK’ya önemli görevler düşmektedir.

Kayıp kaçak oranı en yüksek olan Dicle, Van Gölü, Aras ve Toroslar şirketlerinin dağıtım yaptığı illerdeki mücadelenin daha etkin yürütülmesi gerekir. (Dört şirketin 2019 yılı kayıp kaçak ortalaması %33,07)

Bir diğer önemli husus ise dağıtım şirketleri bölgelerinde tekel niteliğindedir.  Tekel konumundaki bu şirketlerin faaliyetleri tüm Türkiye’yi ilgilendirdiği için ve şeffaflık ilkesi gereği mali tablolarının erişime açık olması gerekir.

Ülkemizin en büyük problemi enerjiye bağlı cari açıktır. Hal böyleyken niçin kayıp kaçakla mücadelede AB ve Dünya ortalamasının gerisindeyiz?  Milyonların hakkının yendiği, haksız rekabete de neden olan kayıp kaçakla mücadelemiz neden yeterince etkin değil?  Dağıtım şirketlerinin personelleri bu mücadelede sahada tek başına mı? Muhtelif zamanlarda haberlerde gördüğümüz dağıtım şirketi personellerine yöneltilen ‘5 dakikada burayı terk etmezseniz sizi taşlarız’, ‘benim elektriğim kaçaktır, kesersen seni gömerim buraya’ tehditleri ile iki arada sıkışmış vaziyette mi?

Kaçak elektrik kullanımı vergi kaçırmak gibidir. Bir ahlak sorunudur ve adına ‘hırsızlık’ denir. Dağıtım şebekesinin asıl sahibi ise Devlettir. Bu sebeple kaçak elektrik kullanan kamu suçu işlemiş olur. Burada savcılara ve kolluk kuvvetlerine de önemli görevler düşmektedir. İktidar ve muhalefet partileri topyekûn bir milleti ilgilendiren bu meselede el ele vererek TCK’nın ‘Karşılıksız Yararlanma Suçunu’ düzenleyen 163. Maddesinin hükümlerini güçlendirmeleri gerekir. Bu alanda olduğu gibi tüm alanlarda cezalar caydırıcı olmalıdır. Devletimiz büyüktür ve istenmesi halinde çok kısa zamanda bu sorunun üstesinden gelinebilir.

Sonuç olarak kayıp kaçakla mücadelede henüz istenen noktalarda değiliz. Umarım ki kayıp kaçakla mücadele yeterince etkin yürütülür, haksız rekabete sebep olmaz ve şirketlerin mali tabloları erişime açık olur. Bir gün gelir tamamen iyileşir ve gündemimizden çıkar.

Burada kaçak elektrik kullanımına karşı başarılı mücadelesiyle tanınan ve geçici görevle gönderildiği Şanlıurfa'da 18 Ekim 2002'de silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybeden TEDAŞ Müdür Yardımcısı Hasan Balıkçı'yı rahmetle anıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları