Emeklilik için son şans: 2024'te dilekçenizi vermezseniz hayat boyu kaybedeceksiniz!
Kerim Küçüksarı
Bugünlerde emekliliği hak eden herkesin kafasında aynı soru var: "Emeklilik dilekçemi 2024'te mi yoksa 2025'te mi vermeliyim?" Bu karar, maaşınızdaki %30'luk bir fark anlamına geliyor. 2024 yılında dilekçe verenlerle 2025'te verenler arasında büyük bir maaş farkı olacak. Çünkü emeklilik dilekçesi verdiğiniz tarihteki güncelleme katsayısı, ömür boyu alacağınız maaşı belirleyecek. 2024'te dilekçe verenler, yüksek enflasyon oranları ve maaş düzenlemeleri sayesinde daha yüksek bir emekli maaşı alacaklar. Ancak bu yıl dilekçe vermezseniz, hayatınız boyunca alacağınız maaş daha düşük olacak. İşte, bu kritik karar öncesinde emeklilik sistemimizdeki sorunlara ve çözüm önerilerine göz atalım.
EMEKLİLİK SİSTEMİ HAKKANİYETTEN UZAK MI?
Bir emeklinin hayatını insanca sürdürebilmesi, yıllarca yaptığı fedakârlıkların bir karşılığıdır. Emekli maaşlarının düşük olması, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir sorundur. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen bir milletin evlatları olarak, yıllarca çalışan insanlarımıza, ahir ömürlerinde bir nebze rahatlık sunmak, en temel insan hakkıdır. Bu noktada, emekli maaşlarındaki dengesizlikler adalet duygumuzu da yaralıyor. 10 bin gün çalışan ile 3 bin 600 gün çalışan bir kişinin maaşının neredeyse aynı olması, sistemi adeta bir yazboz tahtasına çeviriyor. Bu adaletsizlik, emeklilik sisteminin sürdürülebilirliğini ve güvenilirliğini de sorgulanmasına neden oluyor.
2024’TE EMEKLİ OLANLAR AVANTAJLI OLACAK
Merkez Bankası'nın hedeflediği enflasyon oranları ve güncelleme katsayısının da etkisiyle, 2024'te dilekçesini verenler, 2025'te verenlere kıyasla %30’a kadar daha yüksek maaş alacaklar. Bu fark, küçük bir detay gibi görünse de, hayat boyu birikmiş emeklerin karşılığı olacak bir maaşın belirlenmesinde çok önemli bir etken. Bugün yüksek maaşla emekli olma imkânı varken, bir yıl beklemek uzun vadede ciddi bir gelir kaybına yol açacak! Emeklilik sistemi, insanların hayatlarının bu son döneminde en azından temel ihtiyaçlarını karşılayacak, onları yoksulluk sınırının üzerine taşıyacak bir güvence sağlamalıdır. Yıllarca çalışan ve emeklilik hayali kuran insanların, hayatlarının bu dönemini maddi sıkıntılarla boğuşarak geçirmesi adil değildir.
EMEKLİLİK SİSTEMİNİN İYİLEŞMESİ İÇİN YENİ BİR ANLAYIŞ GEREKİYOR!
Peki, bu sorunu çözmek için neler yapılabilir? Emeklilerimizin haklarını korumak, ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun sürdürülebilir ve adil bir yapıya kavuşması ile mümkündür. Yeni bir anlayışla sistemde yeniden ve kalıcı düzenlemeler yapılmalı, emeklilik hakkı, çalışılan gün sayısı ve yapılan prim ödemesiyle orantılı olmalıdır; 3 bin 600 gün çalışmış bir emekliyle 10 bin 800 gün çalışmış bir emekli aynı maaşı alamamalıdır. Çalışma süresi arttıkça maaşın da yükselmesi, hakkaniyetin temel gereğidir. Bu noktada, her gün için birim fiyat esasına dayalı basit bir sistem önerilebilir: Örneğin, asgari ücretle çalışan biri için çalıştığı süre ve ödediği prime bağlı olmak üzere günlük 1,8 TL birim fiyat uygulanabilir. Çalışma gün sayısına göre sağlık hizmetlerinden kademeli fayda sağlanarak, 10 bin 800 gün çalışan emeklilere yüzde yüz sağlık desteği verilebilir. Bu düzenleme, hem uzun süre çalışmayı teşvik eder hem de karmaşık hesaplama sistemlerini sadeleştirir.
Böylelikle SGK sistemi, sürekli değişen kanunlardan, yaş ve prim tartışmalarından kurtulur, topluma adalet duygusu aşılayan, anlaşılır ve sürdürülebilir bir sisteme kavuşur. Emeklilik hakkının, karmaşık hesaplamalarla oyalanmaya değil, adil ve doğrudan bir sistemle desteklenmeye ihtiyacı var. Bu sayede emekliler yaşamlarını onurlu bir şekilde sürdürürken, ekonomi de daha sistematik bir yapıya kavuşur; vatandaşın, devletine olan güvenini artırır.
EMEKLİLİK BİR HAYAL Mİ OLACAK?
Düşünün; yıllarını çalışarak geçirmiş, ailesini geçindirmiş bir emekli, hayatının bu döneminde artık torunlarıyla vakit geçirmek, ülkesinde huzurlu bir yaşam sürmek istiyor. Ancak öyle bir maaş alıyor ki, bırakın tatil yapmayı, iki mahalle öteye gidemiyor, faturalarını dahi zor ödüyor. Öte yandan, Avrupa’daki emekliler, maaşları sayesinde farklı ülkelere seyahat edebiliyor, sosyal hayatlarını zenginleştirebiliyor. Bu manzaraya bakarak, bizim emeklimiz de "Ben bu hayatı mı hak ediyorum?" diye düşünmekten kendini alamıyor.
SON SÖZ
Emeklilik, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşanması gereken bir dönemdir. Yıllarca çalışmış ve devletine katkıda bulunmuş her vatandaş, yaşlılığında huzurlu bir yaşamı hak ediyor. Emeklilik dilekçesinin hangi yılda verilmesi gerektiği tartışması, emeklilik sisteminin sürdürülebilirliği ve hakkaniyeti için dikkate alınması gereken ciddi bir alarmdır. 2024 yılında dilekçesini verip daha yüksek bir maaş alma şansına sahip olan emekliler, yıllarca verdikleri emeğin karşılığını almak istiyorlar. Bu sistemde, çalıştıkça daha yüksek emekli maaşı almayı garanti eden bir yapının hayata geçirilmesi şarttır. Çalışan, "Emekliliğimde rahat edeceğim" diyebilmelidir.