Kerim Küçüksarı

Ekonomi Eğitimle Düzelir

Kerim Küçüksarı

Ekonomiye gelin bir de bu yönden bakalım.

Bir ülkenin kalkınabilmesi için, maddi ve manevi kalkınmaya birlikte ihtiyaç duyar.

Maddi kalkınma için sanayileşme ve üretimin artması gerekirken, manevi kalkınma için “sosyal sermayemiz” olan insanın, kendi dini değerlerimize göre yetişmesi gerekir.

Müslümanların kurduğu sistemde de referans alınması gereken kaynak Kur’an-ı Kerim’dir. Hayatının her aşamasında Kur’an-ı referans almayan bir insan, toplumun çıkarlarından önce kendi çıkarlarını esas alır. Hak, hukuk, helal ve haram mefhumlarını düşünmez.

Bu değerleri düşünmeyen bir insan çalıştığı kurumda veya fabrikada mümkün olduğunca işten kaytarmaya, sistemin işleyişini durdurmaya çalışır.

Ticaretle uğraştığında ise yalan söyler, kalitesiz bir ürünü kaliteli fiyatına satmak için yeminler eder.

Bu tür davranışların çok olduğu toplumda bir süre sonra güven kaybolur, ekonominin dengesi bozulur, toplumun topyekûn kalkınması engellenmiş olur.  Bunun için inancımız ekonomik kalkınmada “insan” faktörüne büyük önem verir.

Nitekim “Biz emaneti; göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkup titrediler. Onu insan yüklendi. O da çok zalimleşti ve kendine hakim olamadı.” demektedir. Bahsedilen emanet Allah’ın kitabıdır. Bu emanete sahip bir bireyin bu kitap camide olsun lakin ticarette, yönetimde, insan ilişkilerinde olmasın, referans alınmasın deme gibi bir lüksü yoktur.

İnsanın yaratılış sebebi Rabbine ibadettir.

İbadet kavramının içerisine bütün hayatı etkileyen namaz, zekat, oruç ve hac gibi fiiller girdiği gibi, “Salih amel” diye tarif ettiğimiz her türlü iyi davranış, düşünce, faaliyet ve çalışmalar da girmektedir.

İktisadi faaliyetlerimiz ibadetlerimizi kolaylaştıran bir araçtır, bir gaye değildir. Müslüman’ın hareketlerine de Allah’a kulluk şuuru yön vermelidir.

 

Gerçek manada İslami bilgi ile eğitim sistemini tamamlayan şuurlu bir birey; maddi eğilimlere esir olmaz, yalan söylemez,

  • Kul hakkına riayet eder, sözleşmelere ve verdiği sözlere uyar,
  • Tekelcilik ve karaborsacılık yapmaz,
  • Spekülatif hareketlerden uzak durur. Ticaretini ibadet haline getirmeye çalışır.

Bir insan haram helal gözetmiyor ve yukarıda saydığımız özellikleri üzerinde taşımıyorsa ya Müslümanlığı anlamamıştır ya da başka bir dine mensuptur.

Gerçek anlamda her alanda kalkınmanın başat unsuru insandır. İnsan sağlam ahlak ve karaktere sahipse kalkınma o derece nitelikli olur. İnsan ahlaken bozulmuşsa, bozuk malzeme ile kurulacak sistemler, kurumlar, şirketler o derece bozuk olacaktır.

Bu tür insanların eğitimi ve yetişmesi için edilen masraflar, verilen emekler ve katlanılan zahmetler boşunadır.

Her alanda kalkınmak için eğitim sisteminin İslamla bütünleşmesi gerekir.

Her alanda kalkınmanın başı bireylerimizin yüksek ahlaka ve karaktere sahip olmasıdır. Temeli de eğitime dayanmaktadır. Eğitim sistemi genç dimağlara İslam’ın yüksek ahlakını anlatamadan, onları mezun ediyorsa burada düzeltilmesi gereken çok şey var demektir. Bu düzenlemeyi eğitimin tüm katmanlarında, her aşamasını planlayarak yapmak gerekir.

Allah’ın emir ve yasaklarını çok iyi bilen, karakterli ve yüksek ahlaklı, İslam’ı çok iyi bilen bireylerin yetişmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’e büyük görev düşmektedir.

İslam’ı iyi bilen, ahlaklı ve yüksek karakterli bir doktorun, bir mühendisin, bir öğretmenin, bir ustanın, bir çiftçinin, bir tüccarın, bir ekonomistin yetiştiğini bir hayal edin!

Doktor yanlış tanı koymayacak, yanlışlıkla iğne vurmayacak!, mühendis ve usta malzemeden çalmayacak, öğretmen en kıymetli zamanı boşa harcamayacak, çiftçi hormonlu ürünler yetiştirmeyecek, ürünlere hile yapmayacak, tüccar ürünü değerinde satacak ve yalan yere yemin etmeyecek, ekonomist faizle iştigal etmeyecek…

Kısaca bireyler, ne yaparlarsa onu söyleyecek, ne söylerlerse onu yapacak.

Haram helal bilinciyle ailede yetişen ve böyle bir eğitim sisteminden mezun olan yüksek ahlaklı bireylerin üretimde, sanayide, kamuda ve toplumun her alanında olması halinde neler olacağını ise hayal edemiyorum!

Neticede “emanet” ve “güven” ekonomide önemli bir değer ifade etmektedir. Her alanda toplumsal kalkınmanın temeli yüksek şahsiyetli ve ahlaklı bireylerin fazla olmasıdır. Sanayi ve ekonomide eğer hakiki manada ve hızlı bir kalkınma istiyorsak, helal olan 1’in, haram olan 2’den her zaman büyük olduğunu bilen birey sayımızı artırmamız gerekir.

Günümüzü çok iyi anlatan bir ayetle bitirelim.

“Başlarına iyi bir şey gelince “Bu bizim hakkımızdır!” derlerdi. Onlara bir kötülük dokunursa o zaman da “Bu uğursuzluk Musa’nın ve yanındakilerin yüzündendir.” derlerdi. Bilesiniz ki onlara gelen her uğursuzluk sadece Allah katındandır ama onların çoğu bunu bilmiyor.”

Yazarın Diğer Yazıları