
Dostluk Köprülerini Değerlendirin
Kerim Küçüksarı
Türkiye’nin yardım kuruluşları bu günlerde Pakistan’dan Filistin’e, Kafkaslardan Afrika ülkelerine kadar geniş bir coğrafyada yardım çalışmalarını sürdürüyor. Kadirşinas milletimizin yardımları yüzleri güldürmeye devam ediyor. Ülkeler arasında dostluk köprüleri kuruluyor, bu sayede ülkeler arasında ticaret, eğitim, kültür, turizm ve daha birçok alanda iş birliğinin de kapıları aralanıyor. Ülkelerin gelişmesine de katkı sağlayan bu köprüleri Türk iş insanlarının iyi değerlendirmesi gerekir.
Fransız sömürgesi olan ve 1960 yılında bağımsızlığını ilan eden Moritanya, Atlas Okyanusu kıyısında güzel, güzel olduğu kadar da zengin kaynaklara sahip genç bir ülke. Bugünlerde Moritanya’da bulunan Avukat Zeki Arıtürk’te Moritanya’lı bakan ve yetkililerle görüşmüş, görüşme yaptığı yetkililer Türk İş insanlarının ve yatırımcıların ülkelerine gelmesi halinde tüm kolaylıkları göstereceklerini belirtmişlerdir. Hayvancılık, deniz ürünleri, altın ve elmas alanları başta olmak üzere yatırım yapmak isteyen Türk İş insanlarının rotasını Afrika’nın bu genç ülkesi, Avrupalıların gözlerini kamaştıran Moritanya’ya ayarlamalarında fayda var.
“Afrika’da ekonomi ve uluslararası kurumların rolü” konferansında Amerikalı ekonomist ve stratejist Dr. Howard Nicholas Batı emperyalizminin ana fikrini açıkça anlattığı konuşmasında sahra altı Afrika’nın olduğu bölgede bulunan ülkelerin bir hammadde üreticisi olarak kalması gerektiği ve gelişmesine izin vermeyeceklerini anlatıyor. Konuşmasında da şu can alıcı cümleleri söylemekten de geri durmuyor. “Hiçbir ülke üretim olmadan asla gelişemez.. Hammadde üretmek, temel ziraî mallar üretmek sizi hiçbir yere götürmez.. Sanayiin düşmesine sebep olan şey, imalattaki düşüştür. Ve, biz Batılı ekonomistler ve politikacılar Afrika'nın sanayileşmesine ve imalata geçmesine izin vermeyi göze alamayız.”
Irkçı emperyalizmin uşaklarının tüm İslam ülkeleri için yapmak istediği şey aynı değil mi?
Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk kuruluş yıllarında Büyük İsrail’in kurulması için görev üstlenen Siyonist Theodor Herzl, Selanik’te işe başlayan ve İttihat ve Terakki’yi kuran İtalyan Hahambaşı Emanuel Karasu ve İsmet İnönü’nün müşavirliğini de yapan Mısır Hahambaşı Haim Nahum kimdir ve ne tür görevler üstlenmişler? Bunları her Türk gencinin çok iyi bilmesi gerekir. Bunun için de eğitim kurumlarımızın tamamı diploma vermek için yarışmayı bırakıp, ilim öğretmek için yarışması gerekir? Gerekir ki her alanda ahlaklı ve maneviyatlı bir nesil yetişsin. Etrafımızda cereyan eden olayları iyi analiz edebilmek için tarih ve dinler hakkında derinlemesine bilgi sahibi olsun.
Karadeniz’de Yeni Cephe Açılmasına Fırsat Vermeyin
Etrafımızda cereyan eden olayları anlamak için 1897 Basel Konferansında alınan kararlara tekrar tekrar bakmak gerekir. Dün Yunanistan, Rumlar ve Rusları birleştirerek Balkan Savaşını çıkaran ve Osmanlı’yı mağlup eden akıl, bugün de Ukrayna ve Rusya’yı savaştırarak bir taşta birden çok kuş vurmak istiyor.
Güneyden, Ege adalarından, Yunanistan’dan ülkemizi kuşatanlar şimdi de Kuzey’den Türkiye’nin etrafını kuşatmak istiyor. Tırmanan krizle iyi ilişkilerimizin olduğu iki devletten birini seçme şartını önümüze getirmek suretiyle Türkiye’yi yalnızlaştırmak istiyorlar.
Türkiye, kuzeyden yeni açılacak bir cepheye fırsat vermemelidir. Her iki ülke ile de yakın dostluğu olan Türkiye inisiyatif alarak Zelinsky ve Putin arasındaki görüşmeleri bir şekilde başlatmalıdır. Şavaşmak bir birine akraba olan bu iki devlete yaramayacağı gibi, ülkemizin faydasına olan bir durum da değildir.
Karadeniz de yaşanan gerginlikte Akdeniz’de olduğu gibi doğalgaz keşfinin yapılması ve kuyuların açılması muhakkak etkendir.. Bunlardan da önemlisi çok gecikmiş bir rüya olan “Büyük İsrail”in kurulması fikri yatmaktadır. Bu fikir Osmanlıyı yıktı, Sevr veLozan Antlaşmalarını imzalattı. Uyanık olmazsak bu millete yeni bedeller ödetebilirler. Adamların inancı bu vaz geçmeyecekler.
Hep onlar mı kurar oyunları, bizim oyun kurucu ak saçlılarımız yok mu?
Üniversiteler başta olmak üzere, eğitim kurumlarımız, kanaat önderlerimiz, medya, siyaset ve önemli kademelerde görev yapan inançlı iyi yetişmiş insanlarımız elbette var ve elini taşın altına koymalıdır. İnisiyatif alıp ülkemizle birlikte Müslüman ülkelerin yükselmesi için her alanda strateji üretmelidirler.
Her işi bir kişiden bekleyenleri, köşeleri tutmak için yarışanları, şanı, şöhreti ve para-pulu vatan ve milletten önünde görenleri bir kenara bırakın artık. Her hal ve şartta bu milletin yetiştirdiği donanımlı insanlar bir kenarda duracaksa, “dillerine şınav çektiren yetenekli insanlar” milli meselelerde milleti ve memleketi düşünmeyecekse, kendi nam ve hesabına çalışmayı her şeyden ali görecekse bunun tanımı “vatana ihanet” değilse sizce nedir?