Devlet Malı, Kul Hakkı Ve Yüksek Karakterin Gerekliliği
Kerim Küçüksarı
Devletin malını korumak ve kul hakkına riayet etmek, insanın varoluşsal sorumlulukları arasında yer alır. Devlet malına zarar vermek, en hafif tabirle devlete ihanettir. Hz. Ali'nin "Devletin malını koruyunuz" sözü, bu konuda ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini gösterir. Kanuni Sultan Süleyman ise "Devletin malı, milletin malıdır" diyerek, devlet malına sahip çıkmanın önemini vurgular. İşin esası ise devlet malına zarar vermek, en hafif tabirle devlete ihanettir," demekte bir beis yoktur.
Kul hakkı, İslam'ın temel taşlarından biridir. Hz. Muhammed (sav), "Kul hakkı ile huzur-i ilahiye çıkmayınız," sözüyle bu konunun ehemmiyetini belirtir. Mevlana Celaleddin Rumi ise, "Hak ile kul arasında en önemli köprü, helalleşmedir," diyerek helalleşmenin manevi değerini ortaya koyar. Devlet malını korumak ve kul hakkına riayet etmek, toplumsal ve bireysel sorumluluklarımızdandır. Gerçek milliyetçilik, devletin, milletin ve vatandaşın hakkını korumaktır. Bu davranışı sergilemek, ancak ahlak ve yüksek karakterle mümkündür.
Hayatın Geçiciliği ve İnsan Olmak
Cemal Süreya, "Ben artık sana 'hiçbir şey' değilim," diyerek insan ilişkilerindeki duygusal mesafeyi anlatırken, La Edri ise, " tek başına vakit geçirmekten keyif alan, kendi problemini kendi çözen, çözemiyorsa da kimseye minnet etmeden onunla yaşamayı öğrenen, övgüyle çoğalmayıp yergiyle azalmayan birinden, yalnızlık hiçbir şey eksiltmez," diyerek kimseye bel bağlamadan, kimsenin adamı olmadan bağımsız olarak yaşamanın önemini vurgular.
Sonuç alarak, herkes ölüp gidiyor. Mühim olan yaşarken insan olabilmektir. Charles Bukowski'nin dediği gibi, "Yalnızlığı öğren. Çünkü zor zamanlarda, en çok ona ihtiyacın olacak." Bu düşüncelerle, hem kendimize hem de topluma daha faydalı bireyler olabiliriz. Yüksek karakter ve ahlak anlayışıyla şekillenen bir toplum, geleceğe umutla bakabilir ve insanlık değerlerini yaşatabilir.
