Kerim Küçüksarı

Cumhurbaşkanına mektup!

Kerim Küçüksarı

Bu sıralar şehrimizde mektup yazmak moda. Cumhurbaşkanına ulaşması için bir mektupta ben yazmak istedim. Yazsak yerine ulaşır mı? Bilmem ama ulaşmasa da en azından arşivimizde kalır.

Sayın Cumhurbaşkanım; Türkiye'de Anadolu’nun bağrında bir şehir Ereğli... Sümerbank’ı ve şeker fabrikası ile Zümrüt yeşili Ereğli, adeta can çekişen, sesini duyuramayan ve günbegün içine kapanan bir şehir haline getirildi. Ülkemin başkentinde çalışmadan çabalamadan “komisyon almak sureti ile” lüks içinde yüzenlerin aksine, bu toprakların namuslu insanları, adalet diye haykırırken sesleri duyulmuyor.

Adaletin terazisi bu topraklarda ne yazık ki bozuldu, zengin daha da zenginleşirken, gariban Anadolu insanının cebindeki son kuruş da haksız vergilerle, bitmek bilmeyen harçlarla buharlaşıyor. Çiftçimiz, emekçimizin ürünleri para etmiyor, plansızlıktan bir sonraki yıla bağladığı umutlarını tarlalarda sürüyor artık! Ereğli'nin su paraları bütün şehir yasası ile nasıl Konya'ya akıtılıyorsa, halkın umutları da kifayetsiz muhterislerin gösterişli yaşamına doğru akıp gidiyor. Ereğli, Konya'nın bir parçası olmaktan öte, adeta bir el gibi. Bu şehir, artık "el" olmaktan öteye geçmek, hak ettiği "il" statüsünü kazanmak istiyor.

Eğitim sistemimiz, bir yaz-boz tahtasına dönüşmüş durumda. Gençlerimiz, umutlarını yurtdışında aramak zorunda kalıyor çünkü kendi topraklarında yeşerecek bir gelecek bulamıyorlar. Öğretmenlerin, idarecilerin elinden tutan yok. Çünkü liyakat değil, sadakat aranıyor makam kapılarında. Yetenekli, zeki çocuklarımız, sistemin dişlileri arasında normalleştiriliyor ve kaybolup gidiyor.

Yalıdaki sandallar gibi ziftleniyor bürokratlarımız, ama bu ziftlenme, ülkenin dört bir yanını sarmış bir yozlaşmayı simgeliyor. Siyaset mal sahiplerinin yeni oyuncağı olmuşken, adalet arayan garibanın sesi soluğu çıkmaz olmuş. Rüşvet, yolsuzluk had safhada ve bunun bedelini ödeyen yine bu millet oluyor. Şehrimizde hastanemiz, okullarımız yetersiz; Ereğli’nin insanı da bu eksikliklerle boğuşuyor.
Her köşe başında menfaat peşinde koşuluyor, ama unutulan bir şey var: Bu ülke, bu topraklar bizim. Burada adalet, huzur içinde yaşamak bizim hakkımız. Sadece seçim zamanı hatırlanan yüzler değil, her gün yüz yüze bakılan, sorunlara gerçek çözümler üreten insanlar görmek istiyoruz gözümüzün gördüğü tüm kurumlarımızda!

Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum: Etrafınızdaki yalakaların değil, gerçekten bu milletin sesini dinleyin. Ereğli'nin, Anadolu'nun dertleriyle hemhal olun. Bu millet, sizden bir hizmet bekliyor. Adaletli, dürüst, çalışkan yöneticilerle, yarınlarımızı aydınlık yapın.
Siyaset, insanla yapılır; insanlar, dokunabildikleri ve ulaşabildikleri liderleri severler. Ancak, günümüzde insanlar size ve teşkilatlarınıza dokunamaz, seslerini duyuramaz hale geldi. Kimse, garibanın sofrasına oturamaz oldu. Bu milletle kurulan köprüler çöktü, gençlerin, işçilerin, emeklilerin, çiftçilerin umutları söndü. Artık, bu milletin kendi hikâyesini, adalet ve hakkaniyetle yeniden yazma vakti geldi.

Yazarın Diğer Yazıları