Kerim Küçüksarı

Çocuk Bizim Kültür Onların

Kerim Küçüksarı

İlk insandan bugüne kadar yaşayan tüm topluluklar kültürel mirasının sürekliliğini sağlamak ve kültürünü bir sonraki nesle aktarmak için türlü çaba içerisine girmiştir.

İnsanoğlu, kültür aktarımını gün gelmiş mağara duvarlarına resimler çizerek yapmış, gün gelmiş sözle ve yazıyla anlatmış. Günümüzde ise kültür aktarımı televizyon, sinema ve internet gibi kitle iletişim araçları ile yapılmaktadır.

Televizyon, sinema ve internet sadece mesajların kitlelere ulaştırıldığı bir araç değildir. Bu araçlar aynı zamanda görüşleri, hayat tarzını, hayalleri ve çocukların oyunlarını da şekillendirmektedir. Bu araçları kullananlar kitleleri popüler kültür potasında eritmekte ve tekdüzeleştirmektedir.

Kitle iletişim araçlarının henüz yaygınlaşmadığı dönemde çocuğun benliği ve kişiliği aile içinde şekillenirken, bugün televizyon, sinema ve internet gibi kitle iletişim araçları tarafından şekillendirilmektedir. Aile çocuğunun yetişmesinde ve kimliğinin inşasında ikinci planda kalmıştır. Kendi milletine ve kültürüne yabancı olarak yetişen çocuklarımız, her şeyin en iyisini bilirken! ailede baba ve annenin rolü giderek zayıflamıştır.

Üretimden yoksun olarak büyüyen çocuklarımızın “boş zamanının” çok fazla olması, kitle iletişim araçlarının ürettiği içeriklerin edilgen bir biçimde düzenli ve sürekli tüketilmesine neden olmuştur.

Kültür endüstrisi, algısı açık olarak kitle iletişim araçlarının karşısında edilgen bir şekilde oturan çocuklarımıza ve hatta yetişkin bireylerimize tercih ve eylemlerinde özgür oldukları kanaatini yaymaktadır. Lakin bu bir özgürlük değil bir yanılsamadır, çölde serap görmek gibidir. Böyle bir yanılsamaya maruz kalanlar küresel güçlerin dayattığı kültürü benimsemekte, onların isteklerine göre beğenileri, istekleri, alışveriş alışkanlıkları, oyun tarzları, sevinç ve hüzünleri de şekillenmektedir.

Çocuklarımızı bu kadar etkilemelerine rağmen, çocuklarımız her şeyden habersiz olarak kendilerini köle haline getiren bu ideolojiye inatla sıkı sıkıya sarılmaktadır. Z kuşağı olarak tanımlanan kuşak bu gruba en iyi örnektir.

Yetkililer Anaokulu ve İlkokulları geziyor mu?

Günümüzde televizyon popüler kültürün en önemli üreticisi ve aynı zamanda taşıyıcısıdır. Her haneye giren televizyon ve internet gibi kitle iletişim araçları çocuklarımızın zihin dünyasını şekillendirmekte, kimliğini ve kişiliğini inşa etmektedir.

Okul çağına gelmiş çocuklarımıza bir bakın! Bu kültürden nasıl etkilendiklerini, kullandıkları oyuncaklar ve okul araç gereçlerinin üzerindeki çıkartmalar ve baskılarda göreceksiniz. Batıda kurgulanan sahte kahramanlar çocuklarımızın eşyalarını ve oyuncaklarını süslerken, empoze ettiği kültür ise zihin dünyasını şekillendirmektedir.

Şanlı tarihimize, kültürümüze ve bizden olanlara dair çocuklarımızın zihninde neredeyse hiç bir şey yoktur. Zihin dünyalarındaki bu boşluk, bizim çocuklarımızı bizden, kültürümüzden ve hatta inancımızdan yavaş yavaş koparırken, onları kimliksizleştirmektedir.

Çocuklarımızın yetişmesinde birincil sorumluluğa sahip olduğunu düşündüğüm Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı bu savrulmayı mutlaka görüyordur. Şayet bu güne kadar görülememiş ise özellikle anaokulları ve ilkokullarımızı yeniden bir ziyaret etmelerini öneririm.

Z Kuşağı kimdir?

Bugünlerde kitle iletişim araçları tarafından sıkça dillendirilen Z Kuşağı, televizyon, youtube ve sosyal medya gibi kitle iletişim kanallarından bize ait olmayan yapımların kültürüyle beslenen, tükettikleri yapımlarda yerli ve milli değerlerin olmadığı veya çok az olduğu dönemde yetişmiş, kimlikleri ve kişilikleri popüler kültürle şekillenmiş çocuklarımızdır.

Bu çocuklar aynı zamanda bize ait olmayan kültürlerin oyuncaklarıyla oynadılar. Çocuklar, oyunlarını kurarken oyuncakların kurgulandığı kültürün değerlerini oyun sistemine aktarırken, onlara ait değerlerle sevinip, onlara ait değerlerle coşmaktadır. Çocuklarımız popüler kültürün dayattığı özentilerle büyüdüğü için farklılaşmak, değişmek ihtiyacı hissetmiş. Netice itibari ile de Türk kültürüne, kimliğine ve değerlerine yabancılaşmıştır.

Peki biz ne yapmalıyız?

Sinema ve kitle iletişim teknolojileri batıda gelişti. Bu teknolojilerle nere uylaşmak istediklerini de en iyi onlar bilmektedir. İslam dünyası bu teknolojilerin helal-haramlığına dair tartışmalar yaparken, onlar hızla yol aldı. Savunmasız yakalandık. Geriye dönüp baktığımızda son otuz yılda başta çocuklarımızı öz kültürümüzden uzaklaştırdılar.

Romeo ve Julyet hikayeri ile nesillerimize aşılanan romantizm, değerlerimizi unuturdu. Eşler arasında sadakat, zorluklara sabır gibi bize ait olan değerler örselendi, toplumumuzun temel taşı olan aile müessesesi de ciddi yara almaya başladı.

Bu yanlış gidişat elbette bir yerlerde fark edilmiş olmalı ki TRT, yapımlarıyla önemli bir boşluğu doldurmaya çalıştı, çalışıyor. TRT Çocuk kanalı, yayınladığı çizgi filmlerin bazıları ile kültürümüze ve milli değerlerimize ilişkin çocuklarımıza seslenmeye başladı. Bu çalışmalar güzel gelişmeler, yalnız yeterli değildir.

TRT, çocuk kanalını yeniden ele almalı ve bu kanala en az TRT1’e verilen değer kadar önem ve değer verilmelidir. Çünkü çocuklarımız bizim yarımlarımızdır.

Onuruyla, saygın bir şekilde yaşamış bu milletin evlatlarına;

Aile bütünlüğümüzü, cesaretimizi, vatan sevgimizi, dayanışmamızı ve merhametimizi, cömertliğimizi, estetik bakışımızı ve dini değerlerimizi daha derilmemesine anlatmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

Kültür Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, TRT, Diyanet TV gibi kurumlarımız, STK’larımız ortak veya organize bir akılla yeni nesillere, onların düzeyinde seslenmenin yollarını aramalıdır.

Türk kültürüne ve kimliğine uygun yapımların sayısı artırılmalı, oyuncakları üretilmelidir. Kişilik ve kimlik inşasında çocuklarımızın zihin dünyaları ve oyunları bize ait olan kahramanlarla dolu olmalıdır.

Yetişmiş insanımız var, imkânımız da var. Geriye kaynakları verimli kullanacak, projeler üretecek “organize bir akıl” kalıyor. Kurumların “koordinasyon içerisinde” çalışması kalıyor.

Türk kültürünün ve kimliğinin anlatıldığı yapımlar ile bu doğrultuda üretilecek oyuncaklara yönelik projelerin de Cumhurbaşkanımızın en çok destekleyeceği projeler olduğunu düşünüyorum.

Unutmamak lazım ki çocuklar okuma yazma bilmese bile, başparmağı ve işaret parmağıyla bir de konuşarak kültür endüstrisinin ürettiği her türlü içeriğe ulaşabiliyor.

Yazarın Diğer Yazıları